10 Haziran 2015 Çarşamba

Boşluk, karanlık, yoksunluk, kimsesizlik...

ağlayarak geldiğimiz dünyada gülümsemeyi amaçlamak,
ütopyanın dibi değildir de nedir?

umutsuzluğumu kelimelerimle süsleyip satışa çıkarıyorum,
okuyanlar şiir sanıyor...

deniz kenarında olmak vardı şimdi,
akşam serinliğinde,
rakı masasında
demlenmek...
kendimizi çok kurtarmışız gibi,
ülkeyi kurtarmaya yeltenmek...

en güzel hangi deniz kenarında içilir?
en güzel hangi şehrin gecesinde,
olmayacaklar düşlenir?
en güzel, güzel midir?
ayılınca kalmıyorsa aklında...

sürekli geçmişi yazıyoruz...
yazdığımız her kelime,
yazdığımız an'da geçmişimizdeki yerini alıyor...
neden hayaller kuruyoruz durmadan?

tutmak mümkün mü?
akıp giden zamanı...
tuttum dediğin an bile,
arkasından bakmıyor mu?
şimdiki gerçekliğinin...
neden zorluyoruz?

paradokslardan yorgun,
paralel gerçeklikler uydururken kendime,
ne çok kapılmışım,
umutsuzlukların hezeyanına...

belki de tenime en yakışan parfüm,
teninin kokusudur sevgilim...
her sabah uyanmamı sağlayan,
bunca olmayacaklara rağmen...