25 Mart 2015 Çarşamba

bilme!

blöf yaptığımı göremeyecek kadar kaptırmıştın kendini,
beni aldatma zevkine...
öyle güveniyordun ki,
seni terketmeyeceğime,
kapıyı dışarıdan çekerken bile,
sanki içerideymişim gibi,
konuşuyordun benimle...
en son ne söyledin hatırlamıyorum,
ama bir 'hoşçakal' bile,
çoktu sana...

anılarımı bıraktım o evde,
kabuslarımı ve rüyalarımı...
nasıl vazgectim bilmiyorsun,
sadece ceketini alıp çıkmak,
nasıl birşey,
bilmiyorsun!

benden sonra ne yapacaksın,
nasıl canın yanacak,
uzanıp avutamayacağım seni mesela,
çaresizliğin aklını başından alacak,
bilmiyorsun!

çok yorulduğunda,
durup soluklanamamak,
tek başınayken,
bir ses aramak boş odalarda,
ağlarken,
sarılıp yastığına
o el olmayacak sırtında!

umudu ekip durma aklma,
senden sonra alışkanlığım,
seninle yorgunluğuma değer!
seni bırakırken,
olduğum herşeyden vazgectim ben...

24 Mart 2015 Salı

düşmem sandım...

sonra gözlerini kaldırıp karşına bakıyorsun,
sallanıyor sanki koca ev,
anlıyorsun,
olmuşsun...
bir gülümseme yayılıyor dudaklarına..

sonra ağız dolusu küfür ediyorsun,
anlayan anlıyor,
anlamayan,
kimin sikinde?

sonra yağmurun sesi yankılanıyor,
yalnızlığında,
buna da şükür diyorsun,
üşümüyorum ya!
soğuktan titriyorsun oysa,

çaktırma!
sen yıkıldım demeden,
inanmıyor kimse
yıkıldığına...

yalnızlığımdan naklen bildiriyorum!
bu benim tercihim...
sevdalanmayı bilirim,
istediğim,
arada bir uğrasın,
sevdiğim...

tahmin bile edemezsiniz,
ne kadınlar sevdim ben,
kokuları tenimde saklı,
isimlerini unuttum...
ne zaman sevişsek,
bulur yolunu ellerim...

aklınız almaz,
nasıl da terkedildim.
cevapsız çağrılarım,
çağırdıklarım,
korkar benden,
rüyalarına girerim diye,

kınından zamansız çekilmiş,
bıçak gibiyim...
saplansam ayrı dert,
saplanmasam,
sen okur içlenirsin,
ben yazar,
şair olurum...

saklarım seni...

sana çok gördüğüm zamanımı,
gecelere mi harcıyorum?
yalnızlığımın nedenini,
ah'ına mı yoruyorum?
şimdi sen hayatın telaşına düşmüşken,
ben tahayyüller meclisinde,
kendimi mi avutuyorum?
her sabah üzerine ne giyeceğini düşünürken,
ben senin heyecanına vuruluyordum.
hangimiz yanlış yapıyordu?

en sevdiğim uykumun yarısında kalkıp,
sersemce yürümeye çalışırken,
nereye?
diye sorduğunda,
kendime gelip,
yanına!
diyordum...

anlamıyordun...
az sonra uyanacağını bilen bir aptaldım ben,
rüya görürken...
bu yüzden
biraz ağzım bozuk
her yeni sabaha...

kaç sigara söndürüldü,
gecenin koyusunda,
balkon köşelerinde,
kokusu sinmesin diye
uyuduğun odalara,
uyanma diye sen,
dumanı
soğuğa üflendi.

şimdi 'nerdesin?'ler,
sabah anımsanmayacak...
gün boyu,
yorulacak bedenler,
gece
alkol hükmünde,
ayıklığın zehri karışmayacak,
'yoksun'larla

kimse inanmayacak,
kabul edilesi bir son değildi bu,
sürdürülmesi daha zor,
hangimiz daha çabuk yoruldu?

alışkanlıklarım duruyormu hala?
odada ışık olmadan uyuyabiliyormusun mesela?
diğer yarısı boş bir yatakta...

tuhaf...
nasıl da dönüyor dünya,
nasıl da insanlar birşey olmamış gibi,
işlerine gidiyorlar...
benim gibi....

hayal kırığı...

seninle her seviştiğimde,
biraz daha uzaklaşıyorum senden...
biraz daha siliniyor teninin,
aklımın üzerindeki gölgesi.
yazılmadık ayrıntın kalmıyor
kaybolamıyorum artık
tanıdık geliyor
hayalini kurduklarım...

seninle her seviştiğimde,
tadın ezberimde sanki,
nerene dokunsam,
tutuşacaksın,
nereni öpsem,
kararacak gözlerin,
biliyorum...
bilmek ürkütüyor beni...
tenin tenime değdiğinde,
çarpmayacak sanki kalbim,
o ilk gün,
eline dokunduğumdaki gibi...
durmayacak sanki dünya
ağır çekimde sesler uğuldamayacak kulaklarımda
nefesim tıkanmayacak
korkmayacağım hatta,
dokunduğumda
incinirsin diye

seninle her seviştiğimde
sıradanlaşıyor dünya.
yazdığım her kelime
havada asılı kalıyor sanki
her orgazm çığlığın
içimdeki çocuğu korkutuyor
büyüyüp adam oluyorum kollarında
ama susuyor içimdek şair
bırakıyor elinden kalemi
yazamıyorum artık
yazmak,
kalıyor,
ilk öptüğüm yerde seni

tükenirken kollarında,
içinde,
yığılıp kalırken üzerine,
tenine bıraktığım her nefes
titretirken seni
uzaklaşıyorum yanından
bir uykusuzluk daha ekleniyor
eskilerinin yanına,
bir sakinlik ruhuma,
beklemediğim,
sanki az önce,
öpmemişim gibi seni
bir alışkanlık hali
şehvetin parmakları dolaşıyor aklımda,
sözlerim daha cürretkar belki,
ama saf değil artık,
özlemek,
yokluğunun ilk gecesinde,
kültablalarını doldurdu...
beklemek,
sığmadı içime,
ve sevişmek,
geçirmiyor artık
sana susuzluğumu...
yazmak hafifletmiyor...
diğer kadınlar gibi oluyorsun her dokunduğumda,
biraz daha,
diniyor tenimin ağrısı,
küserken içimdeki şair
benim yazdığım kadın,
bu değildi!

22 Mart 2015 Pazar

22.15.01.26

bozulur büyüsü...
çok film izlemekten oluyor bunlar,
karıştırıyorsun birbirine,
gerçeğin rotasından çıkamıyorsun işte...
olmak istediklerinden uzakta,
olduğundan fazlası değilsin işte!
ne kadar uğraşsanda
aynı şehrin sokaklarında uyanacaksın...
aynı insanlarla gözgöze gelip,
aynı yalnızlıkla yol alacaksın.
kimi sevdiğin değilde,
kimin tarafından sevilmediğin,
yakacak canını...

çok çalışacaksın belki,
çok uğraşacaksın kaybetmemek için,
bir gün sakındıkların ağır gelince ruhuna
kabullenmeyi de öğreneceksin...

vazgeçmeyi öğrendiğin gibi...

bir türlü öptürmeyen tuhaf kadın'a...

ne zamandır hayatındayım senin?
ya sen ne zamandır icimdesin?
gördüğüm her boşluğa seni koyuyorum,
hiçte sırıtmıyor gibisin...

yanımda olmanın her haline kafiyeler uyduruyorum
bu kadarmı hazırdın bana
ben mi bu kadar bekliyordum seni
şimdiye kadar neredeydin?
anlamlandıramadığım bir düzgünlük var aslında
hani bazen herşey yolunda gider
kolayına gelir insanın
şüpheye düşer
bu kadar güzel olmasından
oradasın d'mi?
çünkü her satırımda öpüyorum seni...

yarın ne yapacaksın?
ölesiye merak ediyorum
aslında bilmek istediğim,
yarınki hayatının neresinde ben olacağım?
sabah kalkacaksın,
yürüyeceksin belki,
sonra kursa gideceksin,
belki eve gelip birşeler yapacaksın,
belki nete gireceksin,
belki hiçbiri...
sıradan bir akşam üstü ziyareti, birileri gelecek.
sonra...
neresinde kalacağım bunların?
yada kalmayacağım...

seni aklımın neresine koymalıyım emin değilim aslında
sanki yıllardır içimdesin de,
ben görmezden geldim...
oysa bugüne dek yazmadığım her satırı,
sana biriktirdim ben...
şimdi hangisini önce yazsam kararsızlığında,
hiçbirşey söyleyemiyorum...

birazdan uyuyacaksın değil mi?
aklını sarıp kelimelerime,
bense tutunup sana,
kendi ütopyamda,
başka bir şehrin ikliminde
seni özleyeceğim...
sonra dönüp hayatıma bıraktığım yerden,
devam edeceğim sıradan yaşantıma...
her dokunuşun mavi bir pelerin vermiyor olsa da omuzlarıma,
her kelimen başka bir umudun yelkenine nefes oluyor...
üstüme alınıyorum yaptıklarını,
söylediklerini içime...
abartıyorsamda mahsuru yok,
uzun zamandır hiç bu kadar güzel olmamıştı,
taşıyamayacağı anlamlar yüklemek,
yorgun kelimelere...

21 Mart 2015 Cumartesi

derinden...

neler oldu biliyormusun..
özlemek neydi biliyormusun...
deniz kenarında...
önce uzaklara dalıp
arkanda şehir..
sonra gökyüzüne bakıp
gözlerini kapatıp...
sonra başını indirip gözlerini açınca
belki dünya değişmiştir deyi seni aramaktı...
sen yoksun..ben "yoksun"...

geçmişe dalıp,
mısralar çıkarıyorum...
vurgun yemek,
göze alınabilir bir risk değil mi?
değmez mi?
yoksa o kapı,
hiç açılmamalı mı?

sevda büyük diye mi?
acıda büyük...

kokun üstümden gitmesin diye olduğum yere yığılmıştım!
adını neden söyleyemediğimi hiç öğrenemedim,
neden öğretmedin?
ve hiçkimseye "gözlerin ey yar, benim evimdir" dememiştim...
g ö z l e r i n..nerde?

benimle oyna..ama benim'le değil...

Ulya'ca...

19 Mart 2015 Perşembe

vazgeçmek...

bazen
sadece kabullenirsin...
canın çok yanar,
uyanmak istemezsin,
geçmeyecek gibi
nefesin bogazını yakar
dursun istersin
bıraksın seni
durmadan yakalarından tutup seni
sarsan eller
başından gitsin istersin
durmadan aynı sözleri tekrarlayan
kara kuzgunlar

teslim oldum! yetmiyor mu? dersin
daha ne istiyor?
geceleri uykularıma
ipotek koyanlar...
neresine imza atıyorduk?
bu feragatnamenin?

adalet istemiyorum!
en ağır cezayı verin bana
yeter ki bitsin artık...
kabulleniyorum
yazmayacağım artık,
gittiğini satırlarıma...

kimseye şikayet etmeyeceğim,
isyankarlık bana göre değil.
şimdi vadesini doldurmuş bir ihtiyar gibi
rahat bırakın beni

bazen
sadece kabullenirsin,
her bedele razı
artık uyumak istersin...

sen hep böyle kal...

ne hayaller kurmuştuk yıllar önce,
şimdi neresine düştük kurduklarımızın?
hangi hayatı yaşadık?
istediğimiz hangisiydi...
yaşıyoruz diye şükür mü etmeliyiz?
ne kadarı doğruydu seçimlerimizin?
ödediğimiz bedeller,
mutsuzluğumuzla ölçülebilir mi?
kimleri kandırdık kendimizden başka?
kimleri üzdük...
kaç insan hayatını değiştirdi,
bizi tanıdıktan sonra?
kaç insan yoluna devam etti?
hiç olmamışız gibi...
o sihrin gerçek olamayacağını bile bile
inanmak için zorlamadık mı?
kendimizi...
anı yaşayabiliyorduk biz,
zevkini çıkartırken,
şimdi ne değişti ruhumuzda?
aynı heyecanlar
yetmiyorken...
ne değişti?
sen ve ben mi?
biz,
zaman aşımından geçersiz mi sayıldı?
özür dilerim!
senden asla vazgeçmem deyipte,
yıllar sonra
anımsayamadıklarımdan...
özür dilerim,
heyecandan uyuyamadığım gecelerin,
unuttuğum faillerinden....
özür dilerim,
genç tutamadığım için,
kayıp gitti sözlerim,
ellerimden...

17 Mart 2015 Salı

boşluk...

sırtı dönük yalnızlık
soğuk bir yatakta
dokunsan
hayaller üşüşür aklına
dokunmasan
sabah olabildiğince uzak durur senden
gecenin karasında..

yorgunluk geçer,
boş vakitlerin artar,
beklentilerin azalırken...
amaçlarının boşluğu karşısında
açarsın gözlerini
nereye kadar?
günler gecelere
geceler alkol şişelerine boşalır...
anlık orgazmlarla uyuştururken bedenini,
ayıldığında
yazmak ayrılığı
içini kanatır...

itiraf etmek zor olduğu için mi kendine,
yüzleşmekten kaçtığın için mi şimdi,
kendini sıradan zevklere veriyorsun?
dokunmak yetmiyor artık sana,
sıradan bir sevdanın heyecanına ortak olamıyorsun.
bu boşluk,
kaç kadın daha atsan içine
dolduramıyorsun...

11 Mart 2015 Çarşamba

uzak dur benden!

evet
bildiğin gibiyim
hala aynı kelimelere
farklı anlamlar yüklemek telaşındayım...

ve evet biliyorum
buraya geldigin anda
ilk önce
ben ne yazmışım diye bakıyorsun...

biliyorum
vazgeçmedin benden
sadece
uzak durmayı öğreniyorsun...

okuduğun her kelimeden
yeni kurgular üretip
ne yaşadığımı merak ediyorsun
sormak yerine...

çünkü sorarsan eğer
yeniden aşık olacaksın bana
tutamayıp kendini
kaybolacaksın girdabımda

yeniden
ayağa kalkacak gücün yok
teslim olursan bana
gidemeyeceksin...

bir gece ansızın
veda bile etmeden
gittiğin gibi...

5 Mart 2015 Perşembe

iki yabancı

bir sakarlık parmaklarımın ucunda
gittiğinden beri neye dokunsam
kırılıyor...
ne yazsam
üzerinde durduğu gibi güzel durmuyor
satırlarımda
sonra siliyorum
anlamak
bu acıyı hafifletmiyor...

doldurduğum her kadeh
yaktığım her sigara
uykusuzluk
küfürle başlamak uyanınca
uyumak bu kadar zor değildi
saçmalamak
tanımadığım insanlara

şehrim istanbul
kalbim ankara
yükselenim sevda
aklım fikrim
yokluğunda...

birlikte savrulamadık
başına buyruk bir iklimin
tahmin edilemez
etkileri tenindeki
tenimdeki
boşluğun
yazmakla geçmez...

ne gidebildik kendi yolumuza
ne cevaplarıyla yetindik
sorularımızın
yine de bulup birbirimizi
seviştik
her gece
ezberledik
göremediklerimizi

kaç gece birlikte uyuduk
hep tek başımıza uyandık
kaç gece dokunduk
başka kimsenin dokunmadığı yerlerimize...

şimdi bu ürperti
bu sarılmak yastığına duygusu
bu bir filmi birlikte izlemek varken
o filmi aklında tutup
bir daha rastlamamak kaygısı

nasıl da her kıvrımını bedeninin bilip
hiç görememek...
yaktığım ateşin sıcaklığını iliklerimde hissedip
hiç ısınamamak...

senin beklentilerin
benim bağlanmakla ilgili sorunlarım
çözeriz sanmıştık
attığımız düğümler
boğazımıza takılırken
nefessiz kalmıştık...

şimdi ne sen mutlusun
ne de ben mutluymuş gibi yapıp
gülümseyebiliyorum
gözlerimizde donmuş renkleri hayatın
her  gün
iki mutsuz uyanıyoruz

nereye kadar tutup kendimizi,
diğerimizi merak etmiyormuş gibi yapıp
yaşıyormuş rolünü oynamaya
devam edeceğiz?

1 Mart 2015 Pazar

an itibari ile!

bir insanın canını gerçekten yakmak istiyorsanız,
kaybetmesi kaçınılmazken,
ona umut verin...

en çok canımı ne sıkıyor biliyormusun sevgili?
mutsuzsun,
ve ben bunun bile nedeni değilim...

bugünlerde içinde olduğum beden
öyle dar geliyor ki,
belki de bu yüzden
heryerim ağrıyarak uyanıyorum
uykumdan...

saat ondan sonra içki satışı yasaklandığından beri
içki tüketimini arttıran yalnızca ben miyim?
bir çeşit satış taktiğimiydi bu yasak?

lan antibiyotik ilaç verirde alkol alamam diye
hasta olunca doktora gitmiyorum ben!
benimle alkolün zararlarını tartışma istersen!

senin palto giyip yüzünü şalınla kapattığın resmine bakıp
ayak bileğinin şeklini hayal etmiş adamım ben!
hayal gücümü sınama istersen!

son kullanma tarihim çok kısıtlı bir süre benim...
ağzımı açınca hemen tüketmen gerekiyor!

sen bir de seni sevdikten sonra gör beni...
öyle güzel susuyorum ki,
doyamıyorsun yalnızlığa...

hassiktirrr!
kulanılabileceği en iyi yerde kullanıldı az önce!

ruhum fahişe!

bazen genizini yakar ya alkol
gözünden yaş gelir
azalsın diye acısı
bir yudum daha içersin...

her defasında
daha fazla kırılamam sanıyor insan
işte tamda o anda
soluğunu kesiyor
daha büyük bir acı
yutkunamıyorsun
oysa bir saniye dayansan alışacaksın belki
göğsünü yırtıyor sancısı
zaman duruyor
anlayamıyorsun
sorular ve cevapların altında kalıyorsun
bir şehir,cehenneme bürünüyor
gece zebanileri pençelerini geçiriyor ruhuna
sadece tamam diyorsun
tamam!
bu işkence
bu ses
kırılışı direncinin
bu yorgunluk
ellerin titrer boşluklarda
bu çılgınlık!
gözlerin kararır
teslim olurken
ölmek bile o an
ölmekken
erkekçe
izin vermez
hayata bağlar seni
ayağa kalkmak istersin
dizlerinin üzerinde
bir köpek gibi sürünürken
koparıp atar
kirli siyah yalanları
düşüşünü izler
bir anlık tatmini için
hayatını siker atar
gıkın çıkmaz...
nasıl acınası
nasıl rezilce
üzerinde takım elbisen
içinde fahişe ruhun
ırzına geçerken
dudaklarını ısırıp
bitsin artık derken
bitsin...
bana ne yaptın?
neden?
bunu niye yaptın?
mutlumusun?
değilsen
söyleme sakın!
yok yere harcandığımı
bilmiyeyim...