22 Ekim 2014 Çarşamba

vazgeçmek...

dokunsan ağlarım diye mi?
dokunmuyorsun hala...

başımın altına değilde,
yanıma alıp yastığımı
uyumaya çalışmak...
yalnızlık böyle bir şey mi?
aklından çıkaramadan,
yokmuş gibi davranmak...
düşünmekten kaçabiliyorsun ama,
yorulmayacakmısın hiç?
ömrün boyu koşmaktan?

tuhaf biliyor musun?
bir gün o seni terketip gittiğinde,
sen beni terkettikten sonra yazdıklarımı okuyup
teselli arayacaksın...

çıkarken çöpleri atar mısın?
diyebileceğimiz biri olmayacak mesela,
bundan sonra...
hazırlanıp kapının önüne bırakılmış bir bavul,
bu kadar mı hüzünle batar insanın yüreğine?
mesela
22:44
bir daha hic bir gece bu dakika,
bu odada yaşanmayacak....
mesela 
bundan sonra
hicbir akşam,
kapıdan girişini göremeyeceğim...

nası kurtuluyorum biliyormusun?
bir bir bırakıyorum üzerimden
ağır gelenleri
yazdığım her satırda
biraz daha uzaklaşıyorum senden
biraz daha
nefes alıyorum...
hayata döndürüyor başka dudaklar
öptükçe dudaklarımdan...

21 Ekim 2014 Salı

kim?

ben gittikten sonra,
sular kesikken uyuduğunda,
kim kalkıp kontrol edecek?
açık kalmış mı diye,
muslukları...

o bavulu satın alırken,
yalnızca tatile giderken ihtiyacım olur sanmıştım...
aklımdan geçmezdi bir gün ayrılırken,
anılarımı sığdırmaya çalışacağım...

ne çok gereksizlikler toplamışız birlikteliğimizde.
çoğunun ambalajı açılmamış,
bir defa izlenmemiş romantik filmler...
iki kişilik koltuklar,
büyük ekran televizyon,
yüksek çözünürlülüklü dijital kanallar,
üzerinde bir defa olsun birlikte yemek yenmemiş masalar,
büyük balkonlu bir ev...

yalnızlık taşıdık biz...
birlikte olmaya başladığımız ilk günden beri
içimizi kırıp döktük...
tabakları, bardakları duvara fırlatıp parçalamak yerine...
öfkemizi de içimizde tuttuk,
sevgimizi de...
çok mu düşündük?
çok mu hesap yaptık...
ya şimdi?
nasıl paylaştıracağız aramızda,
yaşadıklarımızı..
hangimizde kalacak mutlu anılar?
hangimiz üstlenecek kayıpların ağırlığını?
bundan sonra daha mı mutlu olacağız?
unutmak hangimize düştü?

yalnız uyumak hangimize daha çok koyacak?
ya uyanmak?
bilirken mutfaktan sesler gelmeyeceğini...
kızgınlıklarımız olmayacak artık birbirimize dair,
ne kadarını karşılar bu?
bundan sonra senle yaşanamayacak,
güzelliklerin....

kim uyanıp geceleri,
nefes alıyormusun diye meraklanacak,
üzerini örterken uyanma diye
kendi üzerini açacak...

ne kadar içmek gerekecek bundan sonra?
cevabı ağır gelen sorulardan kaçmak için...
ne kadar daha yorulmak hayatın telaşında,
senin içinde olduğun planlar yapmamak
bundan sonra...

son bir iyilik istiyorum senden...
adil bir paylaşım olsun,
ikimizde bundan sonra,
yaşamamız için gerekenleri alalım.
'unutabilmek' bende kalsın
diğer her şey sende...

17 Ekim 2014 Cuma

yangın yeri...

çocuk,
sil yüzünden bu şehrin yalanlarını...

boşluk dolduranlardan değil,
gidince boşluğu dolduralamayanlardan olamadığım için,
bu kadar yalnızım...

söyle bana küçük kız,
herkes gider mi?

ne olacak bizim bu halimiz?
sıradan insanların,
onda birini yaşasa mutlu öleceği hayatları yaşıyoruz,
beğenmiyoruz...
yetmeyen ne bize?
neden dolduramıyoruz içimizdeki bu boşluğu?
neden durmadan kanatıyoruz?
kabuk tutan yaralarımızı...

neden doyamıyoruz?
neden ağız dolusu kahkahalarımız yok bizim?
zoraki tebessümlerle geçiştiriyoruz mutluluklarımızı...

kimden çekiniyoruz?
çok mu yorulduk hayat karşısında,
biraz sevinsek,
hüzünle mi bitecek her zaman?
her zaman,
alıp dersimizi,
haddimizi bilip,
daha mı az isteyeceğiz?
kalbimizden geçenleri...

öyle imreniyorum ki bazen,
yazmayı beceremeyip,
yaşamakla yetinen insanlara....
okumakla vakit kaybetmeyip,
an'ı yaşayanlara...

içki ve sigara yüklü mısralarımda ne buldun?
hangi kelimem tuttu seni yanımda?
sen okurken çıplak hissettin kendini,
ben yazarken tenine dokundum...

çok yazınca geçmiyormuş,
çok alışınca vazgeçemediğin gibi...
insan sığdıramıyormuş meğer,
'ayrılık' kelimesine
kendi yangınında,
küle dönenleri...

aşk tesadüflerden doğmaz!

sen hep böyle kal...
dokunamayım sana,
bozulmasın saflığın...
parmaklarım kirletmesin seni,
böyle kal..
hiç kirlenme...
duvarlarını beyaza boyarım odalarımın,
sen korkma diye,
karanlıktan...

çok yüksekten düştüm ben,
tutamadın diye üzülme...

anladım,
herkes gidiyor...
sen gittikten sonra elektrikler kesilmiş gibi hissediyorum.
telefonumunda şarjı yok üstelik,
her yer karanlık...
düşüncelerim üstüme üstüme geliyor...

özledim...
demek ki öyle değilmiş be sevgili!
seni düşününce gelmiyormuşsun yanıma,
tesadüfmüş bizim aşk dediğimiz...

16 Ekim 2014 Perşembe

tamam, gülümsemiyorum...

ne zaman,
gereğinden fazla mutlu olup,
eğlensem şu hayatta,
misliyle ağzıma sıçıyor...
Haddini bil!!
der gibi...

bitti...

neyi tartışıyoruz ki biz?
neyi paylaşıyoruz?
kırıklarını mı?
kaybedilmiş bir aşkın,
boşluklarını mı?

kimi suçluyoruz şimdi?
hangimiz daha suçluydu?
kim karar verecek buna?
ikimizde inanmamışmıydık?
inandığımız zaman gerçek olacağına...

bitmeye meyilliydi bizim sevdamız.
en başından biliyorduk!
ne sana ben yetebilirdim,
ne de sen anlayabilirdin,
sustuklarımı!

resimlerde kaldı artık gülüşlerimiz.
gerçek hayatlarımız olmadı bizim.
ingiliz asilzadeleri gibi davrandık,
türk sefilleri gibi ayrılıyoruz şimdi!

neyin zaferi bu?
hangimiz daha güçlü artık?
bu birlikteliğin ayakta kalanı hangimiz?
benim elimde mısralarım,
senin elinde geleceğe dair umutların!

geçmişimi geleceğimi siktim ben senin için!
şimdi bitti derken sen,
tamam!
senden sonra yaşanacak yalnızlıklar,
benim!

rahatmısın?
nasıl da kurtuluyorsun benden!
dokunuşlarımdan,
öpüşlerimden...
ihtiyacın olduğu kadar aldın beni,
ihtiyacın yok artık,
siktir et gitsin,
özgür bırak beni!

benden başka herkes inanmıştı bu yalana.
onlar inandı diye bende kandım!
bilemedim...
onlar değil sonunda,
canı yanan bendim!

ne kadar daha kanatabilirsin artık?
içimdeki yaraları...
ne kadar daha ırzıma geçebilirsin?
seni suçluyorsam namerdim!
yazdığıma bakma sen...
yazmasam kaybederdim kendimi.
tutup yakalarımdan
en yüksek yerinden atarım
içimdeki uçuk hayallerin!
geçecek bunlar da,
neler geçmedi ki?

yanlış,
başka bir yanlışla düzelmiyormuş!
doğru,
sevmekle bulunmuyormuş!

nereden bilebilirdim ki?
bir zamanlar bana hediye edilen şarkının,
şimdi benim tarafımdan başkasına verileceğini...

susma!
büyük insan!

yılar sonra,
ben aynı yerdeyim.
seni,
küllerimden doğurdum!
şimdi kanatların var,
benim iyileşmeyecek yaralarım!

hazırsın artık yeni bir hayata,
güçlüsün...
büyüttüm seni canımla,
ben ölürken,
sen başka adamlarla sevişirken....

geçti artık...
prosedürlere bağlandı ayrılık
kangrene dönmüş bir sevda
zamanında kesilip atılmadığı için,
şimdi bu kadar
kanadık...



14 Ekim 2014 Salı

anlamıyorsun!

uyandırabilirmisin beni?
heyecanına kapılıp,
rüzgarında kaybolduğum rüyalarımdan,
tutup yakalarımdan sarsabilirmisin?
yeniden başlayıp
karmaşasına katabilirmisin beni?
hayatın...
yorgunluğumu ne yapacaksın?
bıkkınlığımı, vazgeçmşiliğimi?
ne kadarımı saklayabilrsin iç çekişlerinde?
tahammülüne ne kadarını sığdırabilirsin
ansızın susmalarımın...

kayboldum,
gelip bulabilirmisin beni?
sana sarılınca,
geçer mi?
sana inanınca,
biter mi?
sana bağlanınca,
düşmem mi?
vazgeçebilirmiyim her gece
alkole sığınıp bulduğum huzurdan?
nasıl da hazırsın bana!
her isyankarlığıma özenle yaklaşıyorsun,
her kırıldığım yeri
öpmek istiyorsun
haketmiyorum seni!
bu saatten sonra hiçbir affı
haketmediğim gibi...

sözler verip tutmanın zamanı geldi mi?
serseri mayın olmaktan vazgeçip,
kıyılarına mı sürüklenmeli bir sahil şeridinin...
çok yorgunum
yıllardır oynamaktan
maskelerimi çıkarınca yüzümden,
yinede öpmek istermisin beni?
kapılıp gitmenin zamanı geldi mi?
inceldiği yere direnmenin anlamı yok!
kaçtıkça derinine iniyorum bataklığımın.
nefes almak nasıl bir şeydi?

içmeden, yazmadan ve sevişmeden bir kadınla
yaşamak nasıl bir şeydi?
gülümsemek sabah uyanınca,
birinin beni düşündüğünü bilmek,
nasıl güzeldi?
beklenmek, umudu olmak bir kız çocuğunun,
uyuduğu olmak yalnız yatağında
uyandığı hatta
gerçek olamasam da
nasıldı?
hatırlamıyorum bile...
üzerine attığım yaşanmamışlıklarım
olmayacağına inandırdım kendimi
hayal kurmak yerine
sahici acılarla yüzleştim
gelip tutabilir misin beni?
vazgeçmez misin?
ben seni kendimden uzağa itip durdukça...

beklediğin kadar olamazsam hayatında,
iç çekip gözlerin dalmaz mı karanlıklara,
üzülmezmisin beni seçtiğin için?
seçilesi o kadar doğrular arasında
sevginin engellisi beni seçerken
beceremeyeni bu sevdanın
bilmeyeni söylemeyi
içi yansa da
seni sevmek istiyorum!
öğretebilir misin bana yeniden,
sanki ilk defa tutulmuşum gibi
bir kız çocuğuna
içimin kıpırtısı
boğazımdaki kuruluk konuşmak istedikçe,
seni sevmek istiyorum!
kendime rağmen,
ehlileştirebilirmisin içimdeki hayvanı?
bıkmaz mısın benden?
ben bile vazgeçmişken kendimden
sen vazgeçmez misin benden?

11 Ekim 2014 Cumartesi

hayalimsi...

şimdi yanında olup, kalbinin nasıl çarptığını hissedemiyorsam başımı yaslayıp göğsüne, amına koyayım böyle hayatın!

aklımı başımdan alıyorsun ya gecenin bir yarısı, sonraki hiç bir sabaha aklı başında uyanasım gelmiyor!

 
sen dokunduktan sonra tenime, her kadın biraz daha yabancı, her kadın, kötü bir taklidin gibi hayatımda...

 sevdan bir ateş oldu bende... söndürmeye kalkanı yakarım!

 senin bu ellerinde ne var bilmiyorum, her dokunduğundan sonra, yontuluyor sivriliklerim, yazdığım her kelime şiir oluyor...

ve bu adam müsfettesi,
şair sanıyor kendini,
haddini aşıp...

8 Ekim 2014 Çarşamba

bayram günü...

kanımdaki alkol değil,
aklımdaki sen etkisi
başımı döndüren...
olmayacakları tutuyoruz sürekli içimizde,
olacaklar hoşumuza gitmiyor çünkü...
tutamayacağımız sözler vermektense,
hayaller kuruyoruz..
çok güzeller..
sahici bir hayata katlanmaktansa,
hayallerimizle gömülmek istiyoruz...
bu kadar çok mu istiyordun beni?
beni düşündükçe tenim kıpır kıpır...
seni düşündükçe
boşalıyor sokaklar...
bayram yeri gibi bu istanbul
çocukların elinde maytaplar
ben gecesinde bir evsiz gibi
olsun...
yalnız insanlar mutlu olamaz mı?
tutuşturup bir ucundan yazdıklarımı
ateşinde ısınıyorum
ateşinde yanmak varken
uzak duruyorum
yasak olmasının canı cehenneme!
sana yetemezsem bir gün,
canın yanmasın diye,
istediğin her şeye,
kayıtsız kalıyorum....

alkolün etkisi değil bu,
senin yüzünden!
aklımı alıp başımdan gidiyorsun
tek başıma ne yapacağım?
senden sonra hangi kadına?
senmişsin gibi dokunacağım?

3 Ekim 2014 Cuma

siktir et!

kalbim hızlı çarpmıyor seni düşününce,
kalbime çarpan sensin!
ondandır nefessiz kalışım...

seni kıskandığım doğru,
başkası bilmesin kokunu,
bilmesin teninin tuzunu
bilmesin
nerenden öptüğümde
tutuştuğunu...

seninle seviştikten sonra,
dönüp kıçını sana,
sigara yakan adamlar için,
sana yazılan şiirleri piç bıraktın!
amına koyayım...