11 Kasım 2013 Pazartesi

buzdağı

beynim kulaklarımdan akıyor...
söyleyemediklerimi biriktirip,
sade bir törenle toprağa veriyorum.
agladığımdan beri
aklımın ucundan geçen her düşünceden korkuyorum,
yeniden ağlarım diye...
alkol kokan satırlardan sıkıldım.
bir sigara yaksam diyorum,
içime çekemediğim her acının üstüne
toprak atsam... 
karanlık olsun,
ama bana dokunmasın istiyorum.
ağlıyorum,
dünden beri kimseye söylemiyorum.
uyuyorum uyanıyorum
hala gözlerim kan çanağı...
nöbete dikilmiş yeşil uniformaları içinde denizci çocuklar.
ben beyaza bürünmüş bir dünya bekliyordum.
bunun bir geri dönüştürme düğmesi olmalı,
hala aklımın ucundan geçenlere anlam veremiyorum...

yarim..
söyleyemediğim her kelimenin
sorumlusu olarak görme beni.
senden ayrıldığımdan beri
üstlendiğim her suçtan idam yedim!
asılacak kaç dar ağacı var bilmiyorum,
verebileceğim daha kaç can var?

bakışlarına tutunup uçmak istiyorum.
oysa
hala haber değeri taşımıyor,
aşkını ve ona ait ne kadar kelime varsa
sahilden denize bırakan balıkçının,
bir daha suya açılmamak için
ettiği yeminler..

bunun bir açıklaması olsun diye
görüştüğüm bütün bilirkişiler
ya çok meşguller,
ya da daha sonra
bana geri donecekler..
yalan!
rotasında buzdağları kaplı geminin
seyir defterinden daha mı acıklıdır şimdi?
acısı yarınlara paylaştırılmış
bir adamın günlüğü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder