9 Nisan 2014 Çarşamba

kayıp mektuplar-19

kalbimin közünde ki kıvılcımlardan geriye kül rengi bulutlar kaldı. eski aşkların çarpıntısıyla ertelediğim her kelime şimdi dudaklarımın ucunda çığlığa dönüyor. şimdi dalgalardan yorgun, umutsuz bir sahil şeridi gibiyim. kıyılarımda batan yüzlerce geminin yasını tutuyorum. sen, kumsalımda mahsur kalmış martı çığlığı gibisin. sesini duyuyorum, seni görüyorum, biliyorsun...

çarptığın benim yüreğim mi? yoksa sen zaten kendini kıyıya son anda atmış, boğulmak üzere olan kazazede misin? bana yaralarını göster. sana kelimelerimden pansumanlar yapabileyim. kalbimin kapısında yerin yok senin. ya içeri girmelisin ya da yaklaşma bile, ben neşterlerimi alıp gelirim sana.

kaldırılıp kapatıldığın, üzerine beyaz bir örtü bırakılan, soğuk bir odadasın şimdi. yanında soğuk ve morarmış elleriyle bir dolu insan. sana elimi uzatsam, daha mı sıcak olacak sanıyorsun? bir kadavra bile olsan uzandığın yerde, senin farklı bir çalışma olduğun öyle bariz ki. sanatçısının, güzelliğini kıskanıp kimseye göstermeden bir dolabın arkasına sakladığı tablo gibisin...

sana seslenemem. suskunluğum, işlemek isteyipte cesaret edemediğim, belki de bu yüzden
üstlenmek için en öne çıktığım, faili meçhul bir cinayettir. sana umut vaat edemem. yıllar önce çıkarıp astığımdan beri ruhumu bir rüzgarın kollarına, ne bu beden gülümsüyor hayata, ne de bu ruh
isyan etmeden durabiliyor.

ben entellektüel ve sofistike bir kaçık değilim! ne halkının sokaklarından geçtim, ne de burjuvanın teras katlarında yapılan kutlamalardan... kan bağımlısı bir cerrahım artık. beni nakledecek hasta bulamadığımdan beri, kendimi kanatıyorum. söylesene, umut arıyorken çıktığın bu yolda, ne kadar göze alabirsin?
bana yazarken ve beni okurken,
kan kaybından ölebilme ihtimallerini...?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder