30 Nisan 2014 Çarşamba

gelmezsen diye!

gel hadi!
kırıldığım yerde sarılamıyor yaralarım.
kırıldığım yer, yokluğunun canımı yaktığı.
geldiğin yer, bir cennetin varlığının son ispatı,
gel hadi!
gittiğin gibi ansızın,
soru sormadan ve cevaplanmayı beklemeden
ve ben ayılmadan yeni bir güne...
başka bir aşkın kıvrımlarına dokunmadan,
yaşadığım bu tuhaf bitkisel hayattan çıkmadan,
gel hadi!
yollarını ezberlediğim şehrin,
gelirsin diye çektiğim resimlerim,
sen gittiğinden beri dinlediğim,
her şarkıyı ezberledim ben.
gelirsen diye,
sakladım gördüğümü,
unuttuklarım için bağışla beni.
ben hala sensiz bir günün değerini
tam olarak kavrayamayanlardanım.
gülümseyemiyorsam affet beni,
ben hala sensiz bu dünyanın
büyüklüğüne inanmayanlardanım...

gel hadi!
yazarken verdiğim 'es'ler,
bu soluk alma çabası,
iç çekişlerim,
bu bir türlü gelmeyişlerin,
bu yokluğuna yazarken tükenişlerim.
seni düşünüp, kendime dokunup,
tanrıyı aldatma teşebüslerim...
gelmiyorsun ya,
akşam olmuyor, olsa da gece bitmiyor.
bitse de sabahın ilk ışıkları öyle aydınlık ki,
açılmıyor gözlerim...
gözlerimin açılması işime gelmiyor...
ağlamıyorum artık.
gittiğinden beri her yeni güne bir başka yalnız uyanıyor,
ama yaşamıyorum artık.
karnımdaki ağrılar geçtiğinden beri hissetmiyorum.
seni son gördüğümden beri kimseye bakmıyorum.
sanki yalanmışız gibi,
bu tiyatro oyunundaki son sahnede
hançeri sırtına saplanan benim,
saplayan ben!
bu inkar ettiğim dünyamın sorumlusu tutulup,
bilirkişilere suikastler düzenleyen ben!
ben ki, sahip olduğum hayatı,
sana yakın bir yörüngede tutmaya çalışan,
kuşatma altındaki bir kalenin son savaşçısı...
içime çektiğim nefesin tek nedeni sensin.
bırak,
son nefesimi vermek için,
başka bir yükümlülük yoksa eğer,
dokunsun,
sadece senin ellerin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder