2 Nisan 2014 Çarşamba

kara haber...

Haberini aldığımdan beri
Ne söylenmeli ya da ne yazılmalı bilmiyorum.
Yazmayı yeni öğrenmişim gibi, belki de hissetmeyi...
Bütün kelimelerim ihanet edip kendilerini yüksek bir yere çıkardılar.
Ben bulanık suyla dolu bir kuyudayım.

Haberini aldığımdan beri biraz daha anlamını yitirdi hayatımda ki olan bitenler.
İptal edilen iş sözleşmeleri,
Son ödeme tarihi geçmiş faturalar,
Sayısalda 6 olmasa da 5 tutturabilme ihtimaliyle düşünülen tuhaf kurnazlıklar...
Günlerdir beklediğim ama vizyona çıktığı halde izlemeye gidemediğim filmler.
Enflasyon düşüyormuş, ekonomi düzelmiş,
Ezilen halkların kardeşliği, karamsarlığı,
Sevgiliden kalan ürkek bakışlar,
Platonik sevgi kaçamakları...
Yine geç kalktım bu sabah,
Yine kaçırdım otobüsü.
Ve yine yağmur var istanbulda,
Hüzün dizboyu...
Karnımda başarısız bir ameliyattan kalma dikiş izleri.
Haberini aldığımdan beri
zaten anlamsızılık yüklediğim bu hayat karşısında
hükmen galip hissettim kendimi...

Kimbilir?
Hiç tanışmamıştık seninle
…belki de doğru düzgün hiç konuşamadık.
Elimizde ortak bir acının kafiyeleriyle,
yeterince kullanılamamış kelimelerimiz vardı.
İkimiz de biliyorduk,
Ne senin acını hafifletiyordu yazmak ne de benimkini...
Kimse ortak olamıyordu.
en iyi niyetlileri bile
zoraki bir tekrar sunuyordu kapatamadığımız yaralarımıza.
Herkez acımıza bakıp büyüklüğüne şapka çıkarıyordu.
ama kimse hissedemiyordu olan biteni.
Yalnızılığından ve çaresizliğinden ölesiye korkuyordum yazarken.
Bunu sana hiç söyleyemedim...
Şimdi gidişinin haberini aldığımdan beri
içimde tuhaf bir sıkıntı,
Aradığın huzuru bulabildin mi?
Umarım bulmuşsundur.
ardından acılarıma eklediğim yokluğunun ağrısını
bir ömur boyu taşımama değmeli...
Umarım gittiğin yerde,
aşık olduğun adamla buluşmuşsundur ve özlemin bitmiştir.
Şimdi geride kalanlarından biri olarak
bu hayatın anlamsızlığına rağmen sürdürmeme değmeli.

Ne söylemem ne yazmam gerektiğini bilmiyorum.
Senle konuşurken yaşamak için sudan bahaneler üretirdim sürekli...
Kaybettiğin aşkın için,
onunla yapabileceğin her şeyi,
O'nsuz ama O'nu aklından çıkarmadan,
inadına yapman gerektiğini savundum,
Hiç durmadan..
Tek başına kalmanın zorluğunu biliyorum diyemedim sana,
çaresizliğini, acını biliyorum diyemedim.
Kimse bilemezdi bunu….
Sadece, inadına, bir hayata devam etmeni dilemiştim.
Sana bir ölümün acısını azaltabilecek kelimeler arardım hiç durmadan,
Bulduklarımın gücüne inanırdım.
şimdi hiçbirinin anlamı olmadığını ispat ettin bana.
Hemde bütün kelimelerin üzerinde bir güçle...

Gidişinin haberini aldığımdan beri düşünüyorum,
Hangi insan, hangi varlık, hangi şiir, hangi kelime,
gelip şimdi içimde açılan yarayı kapatabilir?
İyi niyet elçilerini gönderen tanrım şimdi kendi gelse,
Böyle bir hatayı nasıl telafi edebilir?
Bu olmalı mıydı?
Yoksa bu zaten olmuş muydu, biz şimdi farkına vardık...
Buz gibi bir iki kelime,
Kulaklarımızdan damarlarımıza inerken üşüdüğümüzü hissettiğimiz de...

Gittin..
Umarım değmiştir buna,
Umarım şimdi mutlusundur ve acıların dinmiştir.…
Umarım şimdi sevdiğinin yanında, biz geridekilere bakıp gülümsüyorsundur.…
Umarım,
çünkü kahrolası hayatımda ummaktan başka bir halt gelmiyor elimden…

Anita`ya…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder