5 Mart 2014 Çarşamba

yastığımdaki başının izi...

durup durup yazdığına geliyorum.
sanki yazamıyor muşum gibi.
denedim olmuyor.
kimse senin gibi yazamıyor.
belki de ben abartıyorum.
yazma yeteneksizliğime,
senin yazma kabiliyetinle geçerli bahaneler üretiyorum durmadan...
sonra canım sıkılıyor,
türküme geri dönüyorum,
biz var mıydık, aşk var mıydı?
bu ne senden ilk kaçışım,
ne de ilk düşüşün yüreğime...
sonra sıkılmaktan sıkılıyor canım çıksın istiyorum.
zorluyorum olmuyor.
karnım ağrıyor uzun zamandır, ben yazmıyorum.
bir surflör tutmuşum,
replikleri aşırmışım ucuz eski bir Türk filminden,
ama siyah beyaz değil.
onların siyahından ben kalmışım,
beyazı hala griye yakın kirlenmiş!
ben çekseydim o filmi,
gri mavi olurdu gökyüzü.
sonra sabah oluyor, dönüyorum sağıma.
yastığımda ki başının izi,
aklımda ki sözlerinden belli, gitmişsin!
nasıl bir uyuşmuşluktur bu?
hangi esrar karışmıs kanıma, hala başım dönuyor...
ruhumun kaçtığı delikten çıkası yok.
ben hala yoksulluğuma küfrediyorum.
cağırıp, seslendiğim kadın,
ellerimden tutuyor.
yastığımda ki izin benimle konuşmuyor.
canım yanıyor,
nefes alamıyorum.
bu seks, tuhaf bir alışverişe dönuyor...
gittiğinden beri,
kimse beni önemsemiyor.
küçülüyorum,
ağlamadım,
susamadım,
yazamadım...

o gün bugün,
beceriksiz bir müfredatla eğitim görmüş edebiyat öğrencisiyim ben.
varlığımı yokluğunla terbiye ettim.
yokluğunu kışın soğuğuna yükledim.
gelen ilk baharda ağlamadım.
gittiğinden beri,
yastığımda ki başının izi,
benimle konuşmuyor...
ben de herkez gibi yapıyorum yaşamak için.
ayakkabılarımı ve kalbimi kapının girişinde bıraktım.
o gün bugün ayaklarım soğuk, içim sakin.
`sen` desem kanıyorum,
yalancı bir dilencinin açık avuçlarına.
'sen' demiyorum artık,
yıllar sonra bile,
yastığımda ki başının izi konuşmuyor benimle...
yorgunum,
susamıyorum,
yazamıyorum,
olmuyor... başının izini alınca yastığımdan,
her sabah uyanmak için geçerli bir sebebim kalmıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder