19 Mart 2014 Çarşamba

kayıp mektuplar-11

başka bir şehrin karanlığında gibiyim. ne yağmuru ne de rüzgarı bilmiyorum. söylesene saçlarını ıslatan yağmur, dudaklarımın üzerinde gezinen midir? ya teninde gezinen rüzgar, benim dudaklarımın arasından cıkan nefes midir? uzun zamandır ağlıyorum, tuhaf nedenlerle, yalnızlıkla, çaresizlikle,sensizlikle... sen nasıl bir şeydin ki, hayatıma girmeden önce bile yokluğunun özlemiyle yanıyordum...

sanki yıllar öncesinden hazırdım gelişine. kutsal günlerin toplamı. bir karnaval havasıyla dualar biriktiriyordum tanrıma. bakışlarının sıcaklığıyla kendimden geçerken... bana ne söylesen inanırdım.
hiç birşey demesen de hazırdım bu yıkıma. şimdi aklını seyrimde tutabilmek için, aklıma gelen her şeyi yazıyorum. hala korkuyorum. kelimelerim yetmiyor hissettiklerimi taşımaya. hangi şarkıdan yardım istesem, yalan gibi duruyor. oysa ben sadece senin yalanlarına hazırdım, hiç birsey söylemesen bile...

resmi tatillerden biri gibiydi gelişinin rastladığı 5 mart gecesi. sonra ki yıllarda kanunlara göre umursanmayabilir ama, sonra ki hayatımda kırmızı kalemle altını karaladığım günlerden olacak. sonra, nasıl bir şeydin ki sen, şimdi dediğin gibi:
-umut dediğimiz bizi uyutan saçmalık...
elimde değil ki, sen diye başlayınca düşünmeye umut etmeden durmak!

bugün bütün gün vapurları izledim. en çokta gecikenleri bekliyorum. aklımda kelimelerin, bakışların üzerimde. ellerini göremiyorum ama çok güzel olduklarını hayal edebiliyorum. yokluğum canını yakmış. yaralarına dokunabilmek isterdim. varlığına yetişememek içimi kanatıyor...

lutfen sus, ağlama. beni bekle! akan yaşları saklamanı istiyorum. yüzümde hissedemeyeceksem bu kelimeleri neden yazıyorum?

öyle yorgundum ki bir ömrü dizlerimin üzerinde yaşamaktan, kış güneslerinden, yamalı sevdaların karın ağrılarından. bir türlü tamamlanamayan devrik cümlelerden. kapımın önünde gezinip duran, bir türlü kapıma dokunamayan sen miydin? aklımın ucundan geçip duran, bir türlü inanamadığım, günlerdir yokluğun için ispatlar aradığım, hakkında ki tüm iddiaları asılsız çıkarıp, bir kez daha tutulduğum sen miydin? ayak seslerin içimden geliyor. ne zaman bu kadar benim oldun?

uzun saçların, beyaz ellerin, yakılacak hayallerin... benim harabelerim! ahşap bir binanın çürümüş duvarları gibiyim. şimdi seni içime alıp sarılsam diyorum, korkuyorum.
kendi enkazımda yeni bir kayba tahammülüm yok artık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder