18 Mart 2014 Salı

kayıp mektuplar-10

içinde ki sesleri duyabilmek isterdim. beni özleyen ve benden çekinen. bana gelmene ne kadar hazırım emin değilim. ve yokluğuna nasıl alıştırırım bu aklı? içinde ki tuhaf iç hesaplaşmaların müdahil avukatı olmak istemiyorum. geleceksen, bu sen istediğin için olmalı.kaybedeceksen de...

aklımın içinde nereye saklanabilirsin ki? ve ben daha ne kadar varlığını görmezden gelebilirim, bilmiyorum. kaçtıkça, inkar ettikçe olasılıkları, kendinden de uzağa gidebilyormusun? ne zamandır inanıyorsun buna? her gece saklandığın o perdenin ardında, saklandığının ben olmadığıma...

karşılıklı iki yabancı gibiyiz. tesadüfen aynı otobüse binmiş, oysa ikimiz de farklı yönlere giden.
birimiz diğerine gülümserken, diğerimiz bakışlarından ürkmüş. boğazımızda düğümlenen kelimelere ses verememişiz. ertelemişiz hayatın ekşi tadını...

beklemenin zorluğu mu canını yakıyor? yoksa, beklentilerinin bağlandığı iskelenin, çatırdayan tahtalarımı? hangimiz daha güçlüydü bu hayatın karşısında? sen mi küllerinden doğacaksın önce,
yoksa ben mi yeniden yakacağım, bu ahşap binayı...

geç kaldığımız hangi hayat? senin hayatın mı, benim ki mi? madem ki biz diyoruz, o hayat hangi kafiyede kullanıldı? ve hangi sabah biz uyanırken, kokun üzerimde, ellerim saçlarında, tadın dudaklarımda, sevdan damarlarımda, aklımda sözlerin... geleceksin d`mi? gelirsen 'biz` başlayabiliriz bu hayata. gelmezsen, zaten geç kalmak değildir bu...

ağladığın bir başkasının omuzları, nedeni ben değil miyim? bana söylemeyi ertelediklerini ondan mı duymalıyım? ne çok ağladın yanımda. ve ben iç çekişlerine kalem kırdım, birer birer düşlerimi asıp...

gemileri yakmak zamanı geldi mi? bir sabah bekliyordum seni gelirsin diye. kaç sabahtır gözlerimi ufka yatırıp dualar ediyorum. ben Tanrı'sıyla dargın tuhaf yaratık, gelirsin diye adaklar adıyorum. şiirler biriktiriyorum. gelişin bir ömrün sonu olacaksa, zaten gelmeyişine göre kuruldu bu saatler.
ne kaybederim ki? ne kadar yıkabilrsin bu harabeyi? kaç yangın, kaç deprem!
her iç savaşında rehin alındı bu yürek. şimdi ne isteniyor yaşam kanıtları için? nereden bakarsan bak, burada bekliyorum. yokluğuna mumlar yaktım. bildiğim her dilde seni çağırıyorum. yine de sen bilirsin...

seni kendimle çarpıp, acılarını bölüp, sonra toplanıp bir akşam üstü çekip gitsek, haritanın yırtılan yerine. aklımızı kaçırıp peşine düşsek. hesap verecek kimimiz var bizden başka? ya gelmezsen,
acısını çekecek kim var? küçük çantan, kısa saçların, ellerin, avuçların... içimi yakan sıcak bakışların.
kırmızı damlayan iç çekişlerin. derin bir nefes almadan önce öptüğüm dudakların. ne kadar büyümüş olabilirsin ki sen? geceler boyu sarılıp ağladığım. bırak kendini. kaç gece daha yakılacak, bu sevdanın ateşleri! ne kadar büyümüş olabilrsin ki sen?
küçük yüreğimin durup durup özlediği..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder