5 Mart 2014 Çarşamba

kayıp mektuplar-4

geçmiyor değil mi?
zamana bırakınca... çünkü kabuk tutmasına izin vermeden yoluyorsun yaralarını. bir yere varamıyorsun. girdiğin her sokak ya çıkmaz, ya da sen sonuna kadar gitmeyi göze alamıyorsun. sonra şaşırıyorsun insanlara. nasıl sabırlılar, nasıl güçlüler, nasıl görmezden gelip bir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyorlar... beceremiyorsun değil mi? sıradan bir insan olmayı. hep sorgulamak zorundasın, hep düşünmek, ve ikna olmak zorundasın. mutlu olmayı çok fazla neden-sonuç ilişkisine bağladığın için şimdi bu kadar boşluktasın. kimse sana bunu öğretmedi. nasıl öğrenilebilirdi ki bu? insan tadına bakmadığı hangi yemeyi beğendim diyebilir? ya açsan? hangi yemek karnını doyurmaya yetecek kada lezzetli değildir?

susmuyor değil mi?
içinde ki o durmadan konuşan ses... bir saniye olsun durmuyor. beynini kemiren bir fare gibi. durmadan canını yakıyor. acı geçmiyor, sadece alışıyorsun bir süre sonra. ve sen yeni diziler buluyorsun izlemek için, yeni kitaplar okumak ve yeni insanlar... yeni heyecanlar olsun diye hayatında renkler katıyorsun... oysa siyah tüm renkleri bozar... bu kadar karamsar olmayı sen istemedin biliyorum. oysa öyle basitti ki çözmek. tüm o çözülemez gibi görünen sorunlardan uzak yaşamak...

yetmiyordu değil mi?
kışın soğuğundan şikayet ediyorsun, yazın sıcağından... bir anafikri yok bu yazdıklarımın. seni yanımda tutabilmek içim aklıma gelen her şeyi yazmaya başladığımdan beri, saçmalıyor olmak bile bir anlam kazandı. yazmazsam taş olurum ama sen okumazsan böyle bir yükümlülüğün yok. 4x4 jiplerinin içinde insanlar geçiyor önümden. arabalarını kilitleyip sıcak evlerine çıkıyorlar. oysa diyorum o deri koltukların rahatlığı, koynuna girilecek güzel kadınların varlığı, yarın sabah uyanınca bir gün daha köpek gibi çalışmak zorunda olmanın ağırlığı olmadan yaşamak güzel olmalı diyorum.

bu hayat değil deyip avutuyoruz kendimizi. ne olmak istediklerimizi oluyoruz, ne yaşamak istediğimiz yerde yaşıyoruz. beygir götünde sinek yaşaması gibi yaşıyoruz bu hayatı. bir kuyruk darbesiyle ölmek üzereyken kurtulmayı nimet sanıyoruz. daha çok alkol, daha çok sigarayla geniş zamanlara yayıyoruz sonumuzu. uzatma dakikaları bunlar. biz aslında çoktan öldük. tescillensin diye sonumuz prosedürlere uyuyoruz...

neyse.
şimdi gidip yarım bıraktığım o diziyi izleyebilrim.. sana iyi geceler diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder