26 Mart 2014 Çarşamba

kayıp mektuplar-15

bir yabancı selamı ile hüzünlere daldım. kendi ellerimle ben, beni kederlere saldım. sonunda bir oyuncak kara sevda aldım senden, yani değişmedim hala öyle biraz çocuk kaldım...

böyle bir şarkı duyuyorum, ondan sonra sanki biri yangın alarmını çalıştırmış gibi sirenler çalmaya başlıyor, bir telaş bir koşuşturma. herkes yangından ilk kurtaracaklarını alıyor yanına. ben yüreğimi çıkarıyorum kilitledipim dolabımdan. sıkı sıkı sarılıp koşmaya baslıyorum. işte o an da yüreğim olduğunu hissediyorum uzun zamandan sonra. ve başlıyorum yazmaya...

şiir oluyor önce, sonra büyüyor yazdıklarım. makale tadında karalamalarım, ardından küçülüyorum yazdıklarımın altında, taşıyamıyor susuyorum. utandığımdan değil, beceremediğimden kısa cümleler kuruyorum. nokta koyamadığımdan değil, virgüllerle nefes almak hoşuma gittiği için, genis zamanlara sarkıyor söylediklerim. sonra kırmızı ojeleriyle bir kız görüyorum. gözlerinin içi ıpıslak. yeniden dönüyorum şarkıma...

aldanmadan, inanmadan kendi söylediğim yalanlara yeni bir dünya kuruyorum. içinde tüm hırslarım, istemlerim, isteyemediklerim, çekinipte susamadıklarım. sonra şarkı yavaşlıyor, akşam oluyor. ömrün düş yorgunu kızıl ışıkları yüzüme vuruyor. gözlerimi alan, gözlerinin buğusu değil, gidişinin ardından gözlerime kalan çaresizliği...

yok, öyle el gibi, durma gül biraz. sana gülmeler yakışır. yok, öyle güz gibi, soğuk olma. güz ayrılık taşır... ne diyeyim ki? yarım kalmış yüreğimin sancıları. dondurup bir dolaba saklamıştım ben onu.
şimdi kim çaldı bu alarmı? bu siren sesleri... dumansız yangınların, asılsız ihbarları olmalı. canım sıkılıyor, durmadan koşturmaktan. dursam diyorum...

ellerinde yangından ilk kurtarılacaklarıyla bir sürü insan. ben yüreğime sarıldım sımsıkı. şimdi o bile ağır geliyor. sanki hayatımda ki her şeyi kurtarmışımda yangınlarımdan, kalbim duracak diye korkuyorum.
ömrümün son yangınında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder