24 Eylül 2013 Salı

yorgun...

ağzımın içinde geveleyip durduğum ne?
imlasına da kuralına da
her okuyanın anlayışına da
susasım geliyor bazen
yorgunum,
her yorulduğumda bunu söylemekten..
bir ter damlası süzülüp inerken sırtımdan
günde 12 saat çalışmaktan
yoruldum
her akşamın oluşunda
hiçbirşey olmamış gibi
eve gelip gülümsemekten
yoruldum
aynı nakaratların
benzer bestelere
meze olmasından...
durmadan içmekten
ve her sabahından ayılmaktan
yoruldum
sarhoşluk tadında bir hayat sürmek isterdim
zengin olamasamda
kasım'ı beklemekten
ekim'in kızılından
eylül'ün vurdumduymazlığından
ve her birine ayrı anlam yüklemekten
yoruldum...
aynı insan muhabbetlerinden,
sevda sözleri tüketmekten
çok yaşamış, çok öğrenmiş gibi
bilge edalarından
ben bunu böyle yazıyorum diye var
ben sussam kışa döner baharların
ben gidersem ardımdan
doğmaz güneş
ben geldim diye mi bu kadar güzelsin?
her zerafetini
hayra yormaktan
yoruldum...
kısacası
aklımın kahverengi saçlı kadını
durup durup sana gelmekten
yoksan
birine bakıp çıkacaktım diye
bahaneler uydurmaktan
dahası sensiz bir hayatın
gizli öznesi olmaktan
yoruldum...
şimdi azat et beni
bırak zincirlerim boynumda kalsın
senden sonra hangi kadın görse
bir enkaz devralacağını bilsin...

kayıt zamanı:Şimdi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder