18 Eylül 2013 Çarşamba

Kürt Kızı Masalı...

beklediğin neydi?
yanıma gelirken aklından geçirdiğin
bulamadın diye şimdi içini çekip
arkanı dönüp gitmelerin..
fazla mı çıplaktı ruhum?
görünenler fazla mı gerçekti karşında
basit sıfatlarla betimleyebileceğin bir hayal kahramanı olamazdı
belki de bu yüzden
uğradığın düş kırıkların...

beklediğin neydi ki simdi...
gördüğünde yüzünü buruşturup
belli olmasın diye
belki de anlamıyayım diye
seçtiğin en renkli maskelerin
çok mu yukarıya koymuştun beni
ulaşılamaz gördüklerin arasında
hangisi karşılıksız çıktı vaat ettiklerim
ne görüyordun ki baktığın yerden
yanıma kadar sokulup içine çekerken beni
hangi sözüm yarım kaldı
yankılandım ve sesim
kısıldı birden
kasılırken zaman,
yavaşlarken
neresinde kaybettik birbirimizi
incecik bir ip üzerinde
düşürmemek için diğerini,
düşmemek için belki de
sarılırken sımsıkı
kendi aklımızın içinden geçerken
hangi dönüşü kaçırdık?
haritanın neresindeyiz şimdi
oysa
sen bana gelirken beklediğin neydi?
şimdi suskun
susmak hançerliyorken yazılanları
söylesene durma hadi itiraf et
en acısına hazırla beni
yalan de bitti de başlarken
bir adam arıyordum de
okurken yazılanları...
bir gercek,
olmayacak kadar hemde
bir suistimal,
bir kullanımlık plastik parçası...
ambalajı açtığın anda kullanmasanda eski haline dönmez artık
yeni diye satamazsın bu bedeni!

beklediğin neydi ki?
bir rüyaya uyanmak gibi...
bir rüya...
saçları siyah
gülümseyen bir kürt kızı gibi
küçük bir kız
öpse gözlerimi
bozulur büyü silinir parlaklığı düşlerinin,
yakışıklı prenslerin tekelindeki...
o masallardan biri değildi bu
öpülünce kurbağanın yüzü
siğil bulaşmasın diye öğürürken
midesi bulanıp belli olmasın diye
kırılmasın diye kurbağanın kalbi
sımsıkı kapayıp dudaklarını
arkasını dönüp kaçtı prenses...
bir hoşcakal bile diyemeden

gel zaman git zaman
bir daha ne prenses indi o derenin kenarına
ne de kurbağa
yazmadı prensesi
bundan başka hicbir satırda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder