28 Eylül 2013 Cumartesi

Düş Dünyası Seferleri - 2

kırılganlığını hesaplayamamıştım,
üzerinde gezdiğim bu ince zeminin.
ne hayallerimi taşıyabilirmiş
ne de gerçeklerimi...
bir ucundan tutuştururken bu sevda sözlerini,
çaresizliği görmek başka insanların gözlerinde.
vahşi bir makinanın dişlileri arasında ezilirken
duygusuz, sorumsuz, kaygısız bir benlikle umursamazken
üzerinde durduğum bu kayganlığın
farkında bile değilken
nasıl da mağrur
apoletlerinde cok yıldızlı
bir komutanı edasıyla bendim bu dünyanın
efendisi derken,
bi kız çocucuğunun kolları arasında
kırılganlığımı hesaplayamamıstım...
tek başıma bırakılırken
o kırışmış beyaz çarşafların arasında
bu kadar yalnız olunabileceğini
ve bu kadar daha
üstüne ekleneceğini...
bir kaç saat önce zafer çığlıkları atarken,
aynı ben'in yorulup nefes nefese kalacağını
kestirememiştim...
cok nasırlanmış üzülmekten,
cok tutulmuş elleri
başka ellerin şehvetinden
cok konuşmuş,
aleyhinde cok delil bırakmış
bu yaşamak suçlaması karşısında
şimdi sussa hafifletemez cezasını diye
sert bir porno tadında acısını çıkarmış kendi bedeninden...
ve onca yaşına rağmen,
hayalkırıklığına ugratılmış
bizzat kendisi tarafından.
çok beklemiş,
ama gelmemiş beklediği
bu yüzden bir yanı hep biraz naif,
biraz cekimser.
gözlerinde masum bir çift bakıs
nasıl da bir kız çocuğu tarafından
terkedilmiş en ummadığı anda...
bembeyaz carşafların arasında...
kırılmaz sanmış içindeki billur camdan masumiyeti
ta ki soğuk bir zemine çarpma sesini duyana dek
o'da inanmış kendi yalanına
açılmış gözleri
iş işten geçtikten sonra.
döner sanmış,
dönmemiş kimse geriye...
soğumuş o çarşaflar,
sarılırken çıplak bedene
kefen gibi
nasıl da zormuş
gömülmeden toprak altına
ölmek gibi
bir kız çocuğunun ardından
büyümüş ihtiyarlamıs ama
bir türlü aklı ermemiş bu yalnızlığa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder