6 Ekim 2013 Pazar

Kal'ma...

tutma beni diyorsun,
bırak uyuyabileyim...
ne zamandır,
anı paylaşımında,
kan uyuşmazlığını aşıp
organ naklinde ki başarısızlıklarımızı unutup,
gülümsüyoruz aynı anda?
mutluluk paylaşımında geldiğimiz son nokta bu mu?
silmiştik öyle değil mi?
hızlı aramalar listesinden adımızı,
sık görüşülenler listesindeki hesabımızı...
uyanılırsa gecenin bir yarısı,
hayalini kuracaklarımız arasındaki önceliğimizi,
değiştirmiştik
öyle değil mi?
gülümsüyormuş gibi yapacaktık sorulunca,
üstümüze gelinirse
inkar edecektik
ne zaman bizden bahsedilse konuyu değiştirip.
'-Ha O'mu ?' deyip,
'-Mutludur şimdi, yeni sevgilisiyle...'
diyerek biterecektik.

çok önce kapanmış bir yaranın,
kurumuş kabuğunu kaldırınca
inceden kan sızar ya,
kuruyunca yeniden kabuk bağlar,
canın yanmaz,
tatlı bir kaşıntı sarar.
yine kanatırsın,
bu defa kan akmaz!
yeniden hatırlamak istersin,
bu defa canın,
o kadar çok yanmaz!
böyle böyle mi geçer aşk acısı?
bir zaman sonra,
yeni sevdalar peydahlanır.
insan o bir zamanlar en çok sevdiğine,
artık bir dost gibi anlatır...

tutma beni diyorsun,
bırak gideyim!

seni tutabilseydim eğer,
o güneşli soğuk kış gününde tutardım zaten...
kal'saydınlar hala bilinmeyenleri bulunamamış
bir denklem gibi.
çok mutluyduk biz,
çok bilmiyorduk ama,
bilmekte gerekmiyordu
mutlu olmak için...
kısa zaman aralıklarına sıkışmış
belki de
bu yüzden
olmayacak birşey gibiydik,
olmadık!
şimdi tutma beni bırak gideyim diyorsun ya,
kolum kanadım kırık,
sarıp sarmalayamıyorsam seni,
git artık!
en çok gurur duyduğum yaram sensin
bu bedenimdeki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder