1 Ekim 2013 Salı

Dijital Bir Ajanda Çığlığı...

dijital bir ajanda çığlığıyla,
gerçeklik bulaşır hayallerin arasına.
yüzüne çarpar insanın yanlızlığını.
bu yüzden mi işaretlenir takvim üstlerine,
geçmiş zaman yıldönümleri,
tam da alışıyorken yokluğuna...
sanki planlanmış,
önceden karar verilmiş,
ama kestirilememiş olasılık dışı etkenler.
doğru zaman, doğru yer,
ama yanlış insanların yanında,
hazırlıksız yakalanılmış.
yüzüm gözüm ıpıslak yeni arınmış çaresizlikten.
ahşap bir binada terkedilmiş,
büyük bina olsun diye kundaklanmış,
tam yanmadan yetişmiş büyük şehir itfaiyesi.
uyanmışım uykumdan.
dağınıklığımda gelmişsin,
sayfalarım yerlere saçılmış.
daha yeni kalkmışım
yabancı bir kadının koynundan.
dijital bir ajanda çığlığıyla uyarılmış,
ama dikkate almamışım.

yüzüm gözüm ıpıslak,
saçlarım dağılmış.
nasıl?
başka bir el değmesine bu kadar hazırdım.
önceden çıkartılmış aklımdan,
nasıl olsa son gün çalışırım diye sınava,
son güne ertelenmiş.
son gün,
elektrikler kesikmiş.
sonra gelmişsin.
en çalışmadıgım yerden sormuşsun,
sevda sorusunu.
ben bir kumar masasında sabahlarken,
insan ne kadar kaybedeceğini anlayamıyor işte,
tamamını kaybetmeden.

dijital bir ajanda çığlığıyla,
yakalanıyor hayatın gerçeğine
tam da şimdi unutuyordum seni derken.
özellikle mi yapıyorsun?
bu kurgunun yapımcısı kim?
bir tekrarı daha olacak mı bunun?
yeni bir yıl dönümünde,
daha mı hazırlıklı yakalanacağım yokluğuna?
söylesene!
kaç yıl daha geçmesi gerekir,
bir dijital ajanda çığlığıyla,
karışırken yokluğunun gerçekliğine...
sanki birşey olmamış gibi,
yaşamaya devam edebilmek için...
sanki bir kabustan uyanmışım da,
annem yanımda,
daha yeni sarılıp uyutmuş beni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder