22 Nisan 2014 Salı

Leyla'nın hikayesi...

kuraklığımdan çatlamış dudaklarım.
hayalini kurduğum ıslak sokaklarında kaybolduğum şehrim sen misin?
şsimdi kollarının arasında titrerken ben,
gözlerimi kapadığımda aldığım nefes senin mi?
ne seni bitirebilecek kadar güçlüydüm,
ne de senden sonra başka bir geceye uyanabilecek kadar cesur.
yokluğuna alışsın diye kalbim
aldıgım bütün alkol takviyelerinden yorgun,
sana açıklayamadıklarımdan hüküm giydim...

artık ne seninle ağlayabilirim,
ne de seni aklıma alıp giderim bu şehirden...
teninin kokusuyla uyanırken her güne şimdi,
yoksun diye geniş zamanlara yaymaya çalışmak
ve gelmeyeceksin diye kendimi avutmak...
kalbinin her çarpışında hissettiğim bu var olmak duygusu.
kollarının arasındayken uydurduğum bu kafiyeler,
bu kendimi tamamlayamıyor oluşum...
seni bırakıp gittiğimden beri ne ben tam bir adamım,
ne de yazdıklarım...
bu tuhaf, hayata saygı duruşum.
isyankarlığımın açıklaması yok!
ne sensizliğe tahammülüm var,
ne de yokluğunu açıklayan ilahi tanımlamalara...

teninin kıvrımlarını ezberleyip, ıslak sokaklarda kaybolmak gibi,
ne bulunmak istiyorum,
ne de keşfedilmek.
senin dışında başka bir kadın tarafından...
ne seni unutmak istiyorum ne de umurumda değil unutulmak,
çıkarılmak başka bir leylanın anıları arasından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder