25 Nisan 2014 Cuma

hayata!

tuhaf bir ertelemek çabası.
hayatı,
kapının önünde bekletmek gibi,
ne kadar hırsla çalıyor olsada...
ardımda bir vasiyet mektubu bırakmadan ölmek istiyorum.
sadece sorularla dolu bir son için.
her duyan
kendi son hikayesini uydursun diye hayatım hakkında,
ne bir intihar notu olmalı
ne de
varislerime açıklanacak bir mektup...

''acımasısca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımızmış...''
derken şair hissedemiyorsun,
gerçek yalnızlık,
çalan telefon sesinden ürpermek gibi,
hatta kapının çalınmasından,
ayak seslerinden,
merdiven boşluğundan gelen...
sokak satıcıları,
korna sesleri,
hayata ve yaşıyor olmaya dair her belirtiden uzak,
kendi kendime girdiğim bu bitkisel dünyada,
ne güneşe ihtiyacım var artık ne suya,
içimde yetiştirdiğim umutsuzluk çiçekleri.
başka bir dünyanın efendisi olmaya hazır şehzade gibiyim.
hala ellerimde karalamalarla dolu kağıtlarım,
aklımın içinden bir türlü çıkaramadığım
yaşam kanıtlarına aykırılıklarım...

yorgunum!
ne sevdaya dair bir sözüm var artık
ne de
aşıklar için güzel bir iki kafiyem...
zaten az olan suyunu
zamanından önce tüketmiş bedevi gibiyim.
ne bir vaha var yakınlarda
ne de bir serap,
hayallerimin arasında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder