27 Şubat 2014 Perşembe

sen gittikten sonra ben...

sen gittikten sonra,
sabah ilk defa güneşle uyandım.
sen gidince ben,
artık çiçeklerinle konuşuyorum.
hani sana bakıp gülerdim.
bir türlü anlyamazdım...

sen gittikten sonra ben,
sokak çocuklarını gördum dün...
paramız olmadığı icin verecek,
çıkarıp kazağını verdiğin.
inadına bana savunduğun,
o kirli suratlı cocukların,
benimle ağlamasını istedim...
bu sefer param vardı,
ama ben yine de çıkarıp kazağımı verdim.
o senin, bir türlü anlayamadığım saflığınla...

sen gittikten sonaa ben makarna yaptım,
hem de salçalı...
sana sarılıp izlerdim ya hep,
bir şiir yazıyorsun derdim.
kafiyeli, ölçülü...
sen bakıp gülerdin.
bana öğret demiştim bir gün.
sen gösterirken ben,
saçlarını koklar, boynundan öperdim...
şimdi hep bir şeyler eksik o salak makarnada.
senin gösterdiğin gibi yapıyorum oysa.
yağını, tuzunu, salçasını tam söylediğin zamanda,
söylediğin kadar koyuyorum.
ama yine de bir şeyler eksik,
senin kokun gibi...

sen gittikten sonra ben kasetcçye gittim,
pazara çıktım.
anteni düzeltmek için çatıya çıktım.
ama aşağıda televizyona bakıp,
düzelip düzelmediğini söyleyecek kimse yoktu.
sonra düzeltmeden aşağıya indim.
zaten birlikte televizyon izleyeceğim kimsem de yoktu...

sen gittikten sonra ben,
okumaya başladığım kitabı yeni bitirdim.
hani senin verdiğin,
verirken de ihtiyacın olacak dediğin,
o gereksiz kitabın...
bir türlü anlayamamıştım o gün.
sen yanımdayken hayatı bana,
bir kitabın öğretmesine gerek yoktu ki...
kitap bitti ama ben yine de öğrenemedim işte,
tek başıma yaşamayı...

sen gittikten sonra ben,
radyodan şarkı istedim.
hem de canlı yayında...
hani demiştin ya sende o cesaret ne arar?
tüm Türkiye değilse bile,
bütün İstanbul'un önünde,
seni sevdiğimi söyledim.
sen dinlemediysen önemi yok.

sen gittikten sonra ben,
butun çakmaklarımı atıp,
sigaramı elektrik ocağında yaktım.
bir gece çakmak ve kibritlerin ihanetine uğrayıp,
ateşsiz kalmıştık ya...
içimizde ki ateş bizi ısıtıyordu ama,
sigaramızı yakmıyordu ya...

sen gittikten sonra ben,
odanın şeklini değiştirdim.
ama senin dokunduğun hiç bir eşyayı
yerinden kaldıramadım.
onları seninle beraber koymuştuk,
tek başıma çekmeye gücüm yetmedi...

sen gittikten sonra ben sinemaya gittim.
afişlere bakmak için.
ne zaman seninle gitsek,
afişlere bakar karar veremezdik.
sonra salak bir filme girip,
bitene kadar öpüşürdük...

sen gittikten sonra ben,
semsiyesiz yağmurlarda yürüdüm.
ayak bileklerime kadar çamura girdim.
kendi kendime su sıçratmaya çalıştım,
olmadı.
eve döndüm...

sen gittikten sonra ben,
hiç şiir yazmadım.
sigaramı, sigara paketinin içinde söndürdüm.
yanık ampulu değiştirirken yine elektriğe tutuldum.
hani ilk çarpıldığımda,
korkudan ağlamış ve boynuma sarılmıştın...
oysa şimdi kendime geldiğimde,
boynuma sarılan kendi ellerimdi...

sen gittikten sonra ben,
o gece ağlamadım.
sonra ki gece de...
ağlamak güzeldir derdin,
bir türlü anlamazdım.
şimdi gülmenin güzelliğini arıyorum...

sen gittikten sonra ben,
yağmuru dinledim.
inadına güneşe baktım.
gece yarısı kayan bir yıldız aradım...
seninle saatlerce bakar,
geleceğimizi dilerdik beraber.
şimdi ise,
ya sen gelsen diyorum,
ya da ben
gözlerimi kapatıp ölsem diyorum.
olmuyor...
sen gittikten sonra,
erkekçe ölmeye bile cesaretim kalmıyor....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder