20 Şubat 2014 Perşembe

ihtimaller denizinde...

soğuk ve şehirlerarası bir otobüste vazgeçtim
buraları sevmeye çalışmaktan...
ve kolumun altında ki defterin son yaprağıydı babam.
ben seninle bir gün kültürün bahçesinde
yüksek sesle tartışabilme ihtimalini sevdim..

yüksek okulun soğuk ve rutubet kokan yıllarında
özlemeye başladım istanbul'u..
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonunda.

bizim kendi şairliğimiz vardı,
bir de kırık saz eşliğinde türkü söyleyebilme ihtimalimiz.
hüzün kokan arkadaşlarla paylaşılan içki masalarında,
hayaller kurmaya başlardık:
ben kurumuş bir dal oluyordum.
sen yağmur yüklü bir bulut.
geri kalanlar ise bir rüzgarın kolları...
yüreğimizin rengiyle sevda ikliminde yazılar yazılıyordu sevgiliye
ve tüm muhalefet olanlara inat bir gayretle...

abilerimizden öğrendik
buralarda nasıl yaşamamız gerektiğini.
Hayrabolu`ya sessiz bir yorgunluk cöküyordu.
ve yalnız kalındığı zamanlarda
sevgiliye sarılmayı öneriyordu abilerimiz.
oysa Hayrabolu'da hiç sevgilim olmadı benim.
arkadaş geyiklerine konu olan aşkım da olmadı.
dalgın bir anımda yakalandığım
platonik kesişmeleri saymazsak

Hayrabolu`ya sessis bir öfke yağıyordu.
ve belli saatler dışında sokağa çıkmamayı öneriyordu abilerimiz.
oysa hiç bir tartışmam olmadı benim.
ve hiç kimse tarafından sorulmadı adım.
kavgaların arasında hep sokaktan geçen bir yabancıydım ben...

sana şiirler biriktiriyordum yüreğimde
ama sen yoktun...
ben, senin benimle gözgöze gelebilme ihtimalini seviyordum,
derslerimi astığım saatlerde.
lanet otobüs seni hep zamansız,
karanlık bir sokak ardına götürüyordu.
ben,
senin benimle ilhan çeneli caddesine gelebilme ihtimalini sevdim...

kış soğuğu koyu bir mor rengi veriyordu
donmaya hazır dudaklarıma.
sonra otobüs oluyordum,
kırık, yarık ve sıkıcı Burgaz-Çorlu-İstanbul yolunun çarebilmez sürgünü.
ne yana baksam,
çaresizliğim, korkaklığım ve hasretim sanıyordum,
Hayrabolu ovalarının yalancı kuraklığını...

Hayrabolu'ya yaklaştıkça ihtiyarlıyordum.
Yavuz Bingöl türkülerini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin.
korkuyordum...
sonra iniyordum otobüsten,
otogardan bizim okula giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en ihtiyar,
ömrümün en çaresiz yolunu koşuyordum.
çünkü sonunda,
bütün sorunlarımın çaresi oluyordun,
güneşim oluyordun sonunda...

soğuk ve şehirlerarası bir otobüste vazgeçtim,
buraları sevmeye çalışmaktan
ve koltuğumun altında ki defterin en son yaprağıydı babam.
ben seninle bir gün Dinlenti'de ki kuytu bir köşede,
ben seninle sadece parasız ve umutsuz kalan öğrencilerin hissedebileceği hayaller ülkesinde,
ben seninle Hayrabolu`ya mistik ve demli bir çay kıvamında bakan bir otobüs camında,
ben seninle sevdalı bir öğrencinin
kırılmış yüreğinin iki parçası arasında olabilme ihtimalini sevdim.
ben,
senin beni sevebilme ihtimalini sevdim...

Kış  1998
(Yılmaz Erdoğan ustaya Saygıyla...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder