23 Şubat 2014 Pazar

alo, baba... neredesin?

alo baba neredesin?
alo baba!
ben neredeyim?
günlerdir haber bültenlerinde yağmur var diyorlar İstanbul'da.
oysa kaç sabahtır uyanıyorum,
hiç ıslanmıyor ayaklarım.
yoksa?
hangi İstanbul'dayım, hala hayatta mıyım?
başka İstanbul yok diyordu duvardaki afişlerde.
başka İstanbul'da aşık olamazsınız.
dönup dolaşıp aynı sokakların çamurunda,
aynı pantalonlarınızla kirlenirsiniz...
başka İstanbul yok!
üzülecekseniz ona göre üzülün.
sevinecekseniz kısa sürsün.
daha sırada bekleyenler var...

alo, baba neredesin?
sen hangi İstanbul'dasın?
ben, koyu kahverengi bulutları olan,
az güneşli, bol çatık kaşlı,
umutsuz ve mutsuz insanların bol olduğu şehirdeyim.
alo baba!
ben neredeyim,
burası neresi?

sevgilim bekle demişti.
alo, baba!
sevgililer ne kadar beklenir?
baba, senin hiç sevgilin oldu mu?
ilk sinemaya gittiğimizde,
sevgilimin ellerini tutsam,
öpsem, sarılsam...
alo babam...
ne yapmalıyım?
yoksa,
yoksa daha çok mu küçüğüm kalp ağrıları için?
minik yureğim dayanmaz mı diyorsun?

alo baba sen hiç aşık oldun mu?
onu görünce yürüdüğüm yolları kaybediyorum,
inandığım insanları...
onu gördüğümde bir uçurumdan atlayıp uçmak istiyorum...
alo baba!
uçamazsam eğer,
gelip beni tutar mısın?
oralardan sesimi duyup gelir misin?

alo baba!
sen hiç oğlunun elinden tutup,
sokaklarda yürüdün mü?
şimdi buralarda yalnız yürümek yasak,
şimdi buralarda birileriyle yanyana yürümek yasak!
sen hiç oğlunun ellerinden tuttun mu?

alo baba...
sen hiç kimseye `seni seviyorum` dedin mi?
ben annemden duymadım,
ya sen babandan?

alo...baba...
....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder