25 Şubat 2017 Cumartesi

son kullanma tarihi...

ayrılığın ayak sesleri yaklaştıkça, paniklemeleri tetikleyen kaybediyor olmak değil de
sanki kaybolacağını hissetmek. tutunamayanları bu yüzden anlıyordum. ne zaman tutunacak birşey bulsalar, ayrılığın ayak seslerini duymaya başladıklarında canları yanacak. asıl olan bu can yanması değil de, o bekleme anları. o her adımın sesinin gitgide yaklaşmasını hissediyor olmak, o kaos, o acaba o an nasıl görünecek halim düşüncesi. binlerce senaryo yazar insanın beyni. milyonlarca defa ayrılır kafasının içinde. her ayrılıktan sonra kendine geldiğinde hala gitmediğini bilmek bile acı verir bir süre sonra. o acıyla kıvranırken yine ona sokulur usulca. sakinleşir. ta ki yeniden adımların sesini duyuncaya dek. evet ayrılık anı canı öyle yanacak ki, ne kadar okumuş olursa olsun, ne kadar yazmış olursa olsun bunu anlatabilecek kelimeleri bulamayacak. bile bile anlatmaya çalışacak. anlatamadıkça kızacak, öfkesinden bırakacak kendini hayatının akışına, herkes'miş gibi yapacak bir süre. çünkü bunca insan ayrılıyorken hala hayatta kalabiliyorlarsa onlar gibi olmak gerekir. gerekliliklerini yeniden gözden geçirecek. yeni kararlar, yeniden karılmadan dağıtılan iskambil kağıtlarına itiraz bile etmeyecek. aldanmışlığın hazzına bırakacak kendini. belki de tutunması gereken sadece budur. aldanmak...

bunca insan nasıl da kanıyor olan bitene, olmayana ve bitmeyene nasıl inanıyor diye sürekli düşünmüşümdür. geçmiyor, geçenleri biriktirip buraya bırakıyorum. bir ayrılığa nasıl alışırsa insan işte öyle alışıyorum. kabulleniyorum. zamanla üstesinden gelinebiliyor herşeyin. kimler gitmedi ki, kimler gelmedi ki... geriye kalanlar satırları dolduruyor. neresinden kopuyorsun hayatın, oradan bağlıyor seni. tutunamamak diye birşey yok, herkesin tutunacağı birşey var. başkasını sevmem derken bile alternatifleri gözünün önünden geçirmen gibi. bir daha böyle yaşamam derken bile, yeni bir kurgu peydahlanmıyor mu aklında? bir daha böyle olmayan... hayat böyle işte. kimisini savurup atar bir köşeye, kimisiyle uğraşır durur. sonunda kimin ayakta kalacağına da o karar verir, kimin yazacağına da... kimisi sadece okur. bu da birşey değil mi? bu nasıl da yetmez insana... neden bir yazma hırsı, bir yaşama hırsı, bu itilip kakıldıktan sonra yüzsüz çocuklar gibi salya sümük ağlarken, diğer yanağını çevirmek hayata... hadi daha hızlı vur! tüm gücünle vur! hırsını çıkar yanağımdan demek gibi... bazen yanağından değil de, içinden çıkarıyor hırsını... o zaman anlıyorsun ki, ne tutunmak önemli ne tutunmamak... bırakıyorsun kendini.... başkalarının sana tutunmasına izin veriyorsun. dikkat ederek, dokunmamaya... çünkü dokunmamak, dokunulmazlık taşır bir anlamda. ilahi bir yanı vardır. hayranlık uyandırır. hayat bunun üzerinden nasıl geçmiş ki adam böyle olmuş derler. uyarılara dikkat edip ihtiyacı olan neyse onu alır ve uzaklaşırlar.

seninde artık yapman gerektiği gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder