25 Şubat 2017 Cumartesi

Bilinç'Ötemden Yansımalar-20

aralarında büyük zaman boşlukları bıraktığımız yeniden karşılaşma anlarından biriydi. tanışmıyor olmamızın, aramızdaki resmiyeti ortadan kaldırması kadar ironik, yakınlığımızın bir açıklama gerektirmemesi kadar doğal bir süreçten geçiyorduk. Özlemek, unutmak, anımsamak gibi duyumsamalardan bağımsız, ne zaman bir araya gelsek bıraktığımız yerden devam ediyorduk. belki de ikimizin de hafızasındaki sorundan dolayı, ayrıntıları kaybedip, sadece birbirimiz üzerinde bıraktığımız izlere parmaklarımızın ucuyla dokunup, yabancılığımızı üzerimizden atıyorduk. Bizi kim görse böyle kıskanırdı. İnsanların hayatlarını paylaştığı halde birbirine bu kadar yabancı kaldığı bir coğrafyada, 'tanışmıyor olmak'la uğraşmak yerine, 'kalıcı olmak'la uğraşmak ve birbirimizi kasmak yerine, sadece an'ın tadını çıkarıyor, sonra uzaklaşıyor, geri dönme beklentisinin ağırlığını taşımıyorduk. Evet kıskanılası bir durumdu bu diğer tüm insanlar tarafından ama biz buna bile takılmıyorduk.

yeni aldığın ayakkabının topuğunda açtığı yaradan bahsederken, okula ve arkadaşlarına geçiyordun. Bu ani yükselişler ve alçalışlarına aşina değildim belki ama doğallığın benim doğaçlamalarımın önünü açıyordu. sonra ne çok kızmışsın annene, zaten hiç anlaşamazdınız. akşamın bir vakti vurup kapıyı çıktığında yürüdüğün yolda rast geldiğin sarhoşun tacizinden bahsederken, oysa sadece uzaklaşmak istemiştin o an. belki ilerideki çocuk parkına gidip sallanacaktın bir süre. öyle de yapmışsın, öyle yapmış olmanı dilerken söyledin bunu. Ben de kaldığım yerden yazmaya devam ediyorum dedim, biliyorum dedin. kaldığım yeri bile bilmiyorken üstelik. okumamı istediğin zaman, sesimin mülkiyetini talep ettiğini hissetmiştim. Sesimin sende kalmasını istemiyorum dedim. haklısın, dedi. Sonra olmadık yerde dinlemek isteyeceğim. Geri gelmeyi aklımıza sokmadığımızın büyüsüyle burada olduğumuzu unutmayalım.

olmadığın-olmadığım zamanlarda neler yaptığımızı ikimiz de merak etsek de, o an bunları konuşmanın doğru zamanı değildi. Kuralları belirlenmemiş bir anayasanın hükmü altında konusuyorduk sanki. Dünya tarihinde görülmemiş özgürlüklere sahip bir anayasa... mesela sınırsız şekilde 'neyse' diyebilme özgürlüğümüz vardı. ne zaman konuyu değiştirmek ya da kendimizden uzaklaştırmak istesek 'neyse' der, karşımızdakine söz hakkı verirdik. Karşımızdakinin her zaman bahsedecek bir konusu vardı. Belki yoktu, ama o an olurdu daha önceden tasarlanmamış bahisler... Sonra döner dolaşır az önce 'neyse' ile geçiştirilenden bahsederdik. Anlaşılmak ya da anlaşılmamak gibi bir beklentimiz olmadığı için, kendimize has bir üslubumuz olmuştu. Birbirimze yüklememiz gereken sıfatlardan da sıyrılmamız biraz daha genişletiyordu egemenliğimiz altındaki hayallerin sınırlarını.

beklentiler, kaygılar, istekler değil miydi bunca zaman insanların arasındaki aşılmaz engelleri koyan? uzun zamandır görüşmeyen, eski ama eskimeyen dostlar gibiydik. ne bulacağımızı bilmiyorduk, bulmayı da beklemiyorduk. sadece birbirimize iyi geliyorduk hepsi bu... biriktirip birşeyleri saklıyorduk sanki, geleceğinden emin olmadığımıza anlatmak üzere. tutuluyor, yaşıyor, yaşanılıyor hatta dokunuluyor ama bir yanımız hep saklı sustuklarımızda... ve bir araya gelince deşifre ediliyor yalnızlığımız. değmeyecek nasıl olsa anlatsak da dediğimiz ne varsa anlatıyorduk. çünkü o an değmeyecek olmasına takılmıyorduk. anlatırken ikimizden biri haber vermeden gidiyordu. öylesine durduk yerde bir bahane üretmeden, bir neden ortaya koymadan gidiyordu. ne zaman gelineceği, neresi olduğu bilinmeyen bir yere gidiyorduk. radyonun düğmesini kapatır gibi. çok sevdiğimiz şarkı çalıyor olsa bile o an kapatmak istersin ya belki öyle bir durum. belki de 'ben birazdan gideceğim' dersek peşinden, neden gidiyorsun?, nereye gideceksin?, canını mı sıktım?, benden bıktın mı?, yordum mu seni?, biraz daha kalsan... gibi diğer insanların ayrılık anlarında sıradıkları gelmesin diye öyle yapıyorduk. sen annenle tartışmaya gidiyordun, ben yazmaya... çünkü bir gün gerçekten gideceğiz herkesten. bunu bilirken sıradan bir sohbetten gitmeyi bu kadar büyütmemek gerekiyordu, zaten hiç büyütmedik.

gittik, bir gün geri gelebilmek için hiçbir şey olmamış gibi... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder