4 Şubat 2017 Cumartesi

Bilinç'ötemden Yansımalar-17

okuduğum kitaplarda ki karakterleri gerçek hayatımdaki insanlarla benzer buluyorum bazen. Bazen kendimle... Sanki benden habersiz hayatımın bazı bölümleri filme alınmış, sandığı karıştırırken eski kasetlerden birini bulmuşum, onu takip video oynatıcısına izliyor gibi... kimi zaman ürpertiyle kimi zaman bilindik bir samimiyetle...

kendisi hissedemediği belki de hissetmekten korktuğu için derinlerine dalmaktansa, başkalarının hislerini anlatan yazarlar, ne kadar süreyle uzak kalabilir yaşamaktan? ya etrafında ona yakın olan insanlar? onu nasıl kabullenebilir? ya kabullenemeyenler? ilk trenle ayrılırlar mı şehirden?

hayatına girdiğim kadınların hayatımdan çıkması için tek yaptığım kendimi göstermekti... Yangın başlayınca camı kırıyordum. Sirenler ötmeye başlayınca herkes kendi başının çaresine bakıyor, ben kendi yangınımın ortasında bekliyorum... Aradan zaman geçiyor, küllerimi karıştırıyor başka bir kadın... Beni tutup ayağa kadırıyor, yeni bir dünya yaratıyoruz birlikte ardından yine bir yangın yeni bir ayrılık... Kültür bakanlığı tarafından korumaya alındığından beri ruhum, her türlü kundaklamaya hazır bekliyorum...

kurşun kalem kurşundan mı yapılmış? kimin aklına gelmiş diye merak ediyorum bazen, insanı öldüren kurşundan bir kalem yapmak... nasıl bir tezat bu, bir madde hem can alırken şekil değiştirip can verebiliyor, hiç tanımadıklarına... kurşun bir kişiye etki ederken, yazdığın kelimeler patlayan bombadan etrafa savrulan şarapnel parçaları gibi... kimleri nasıl etkileyeceğini bilemiyorsun.... hangisi daha çok yakar canını insanın, küçük bir kurşun parçası mı? olmadık zamanda yanlış anlamlar yüklenip savrulan kelimeler mi?

ilk defa konuştuğun, seni daha önceden tanımamış birinin senden dürüst olmasını beklemek ironik değil mi? belki bir daha görüşmeyeceksin, belki bir daha asla rastlamayacaksın hayatının hiçbir köşesinde... sadece bir kaç dakika belki bir kaç saati paylaşabilmek için, yalan söylememe şartını ortaya koymak... üstelik yalan söylemek için hiçbir neden yokken... İnsan neden geçmişinden gelen acılarını, geleceğinde karşılaştığı insanları uzak tutmak için kullanır? bir nevi kendini koruma yolu, belki yeniden aldanmamak, yeniden canı yanmasın diye... ne çok yaralı insan yaşıyor şu dünyada... herkes bir şekilde ayakta kalmanın yollarını buluyor, kimisi bana yalan söyleme diyor, kimisi uzak dur... oysa ben sadece bekliyorum. kelimelerim ve hayallerimle...  belki sırf bu yüzden tecrit edilmeli ve insanlardan uzaklaştırılmalıyım. hatta yazmam yasaklanmalı! kimin daha fazla acıya ihtiyacı var ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder