27 Ocak 2017 Cuma

iki perdelik oyun...

gerektiği kadar konuşup, gerekince insanların arasına karışıyorsun. Oysa sürekli susuyor olsan ve sürekli kaçsan herkesin dikkatini çekeceksin... Yalnızlığını gizlemeyi öğrenmişsin, yoksa kamufle etmeyi mi demeliyim?
insanların bana ucubeymişim gibi davranmasından rahatsız oluyorum. onların istediğini veriyorum sadece...
o halde kendini en iyi hissettiğin zamanlar, tek başına kaldığın anlar oluyor, doğru mu?
doğa üstü güçlerim yok benim, ben de yoruluyorum bir süre sonra rol yapmaktan... hayatını sahnede geçirebilir mi bir oyuncu? yüzüne yaptığı makyaj bir süre sonra silinmezse yara olmaz mı insanın cildi? bunu deneyerek öğrenmek istemiyorum.
bilmem, ben makyajımı silmeden yatmam hiç bir zaman...
rimelin akmış...
hani nerede? dalga mı geçiyorsun benimle? hem henüz yatmadım seninle konuşuyorum...
o halde rimelinin akmış olması da normal değil mi? henüz makyajını temizlememişsin. Neden hemen tepki verdin?
şu an sana söylediklerimden cıkarımlarda bulunup beni köşeye sıkıştırıyorsun. ama bunlara gerek yok bilyorsun değil mi?
seni köşeye sıkıştırmak gibi bir amacım yok. sabah uyandığımızdan sonra bir daha konuşmama ihtimalimiz oldukça yüksek. şimdi bu anı karakter analizleriyle ve depresif çıkarımlarla karşılıklı bir müsabakaya dönüştürmeye niyetim yok. bazen davranış ve sözlerdeki tutarsızlıklara takılı kalıyorum hepsi bu...
her zaman bu kadar takıntılı mısın?
şimdi sen mi karakter analizini yapan rolüne girdin?
oynamaktan sıkıldığını sanıyordum?
sahneden inmeme izin vermiyorsun ki!
benimle konusurken o sahnede durmak zorunda değilsin, nasıl olsa yarın sabahtan sonra bir daha konuşmayacağız...
sen de makyajını silebilirsin o halde.
yatacağım zaman sileceğim!
benimle yatmayacak mısın?
saçmalama istersen, konuyu nasıl buraya getirdin?
konumuz var mıydı ki?
yalnızlıktan bahsediyorduk, takıntılı olduğun kadar hafızan da iyi olsaymış keşke!
hiç rüyalarla gerçekleri birbirine karıştırdığın oldu mu?
hayır, genelde pek rüya görmem, görüyor olsam bile üzerinde durmam...
yaşadığımız şu anın bir rüya olmadığını nereden biliyorsun?
birazdan kırmızı ve mavi hapları mı sunacaksın bana? çok fazla film izliyor olmalısın....
gerektiği kadar izliyorum. sadece basit bir soru sormuştum, cevabını vermek hoşuna gitmedi mi?
saçma sorduğun için olabilir mi?
hala cevap vermedin!
soru neydi?
makyajını sildin mi?
inanmıyorum sana!
yüzünde maskesi olan bir kadınla daha önce hiç sevişmemiştim...
benim uykum geldi
bunu söylemene gerek yoktu
şansını fazla zorluyorsun bence!
ihtimaller dahilinde seçeneklerimi değerlendiriyorum sadece...
sinir bozucusun, neden seninle vakit kaybediyorum ki!
belki de kaybedecek vaktin çoktur...
haddini aşıyorsun! seni ilgilendirmez vaktimi nereye harcadığım! şimdi izninle uyuyacağım. sabah erken kalkmam gerekiyor....
sabah erken kalkacak olmanın bir anda aklına gelmesini bir yana bırakacak olursak, haddimin sınırları konusunda söz sahibi olduğunu sanmıyorum. bana hala birşeyler söylüyorsan zaten vaktini bana harcamak istedigin içindir...
uykum geldi!
mutlu uykular....
'yazdığınız mesaj kişinin isteği üzere iletilememiştir...'

sahnenin arkasındaki merdivenlerden yavaş adımlarla iner oyuncu.
perde kapanırken ve ışıklar sönerken şaşkındır izleyiciler
ara mı verildi yoksa son perde miydi? diye ellerindeki broşürleri inceledi bazıları
bazıları alkışlamak için hazırdı ama beğenmemişlerdi.
neyi alkışlayacaklardı ki?
salonun ışıkları yandı
oyuncuların son defa sahneye çıkması beklendi
perde aralanmadı
ne gelen vardı ne giden
bazıları parasını geri istemeyi aklından geçirdi
beklendiğinden erken bitti oyun
oysa daha yarım saat vardı
neden yandı salonun ışıkları?
ayaklandı bazıları
montlarını giyerlerken aralandı büyük kırmızı perde
boş sahneye odaklandı sarı parlak ışık
salon karardı
makyajını silmiş kadın
sahnenin ortasındaki yatağa uzandı
elinde telefonu
bir şarkı açtı
kadın sesi yükseldi salonun içinde
'odalarda ışıksızım!'
kadın telefonunu yastığının kenarına bırakıp gözlerin kapadı
adam üzerini değiştirmiş,
yatağın uzağında sahnenin köşesindeki bir koltuğa oturmuş.
kadın yüzünü döner seyircilere, alır eline telefonu
birisine yazmaya devam eder gülümseyerek
sonra bırakır yeniden telefonu
yeni bir mesaj uyarısı gelinceye dek
adam izler uzaktan, oturduğu yerden
engellenmiştir artık
müdahalesi kısıtlı
konuşur gibi hareket eder dudakları
duyulmaz sesi
en dikkatli izleyici tarafından
kadın gözlerini kaparken
üzerindeki ışık kararır
şimdi sahnede sadece adamın silüeti
yavaşça kalkar ayağa
yatağın başucuna gelir
dizlerinin üzerine çöküp
'zaman' der 'ey sevgili...!'
ne çok alıyor benden her dakika
ne çok,
sana veriyor,
veremediklerimi...

kararır sahne
anlamayan izleyiciler şaşkın
anlayanlar donup kalmış
bilmiyor kimse ne diyeceğini...
açılır salaonun kapıları
son perdeydi bu
alkışa ihtiyacı yok oyuncuların...
şimdi dileyen varsa geri alacak paralarını
vaat edilen ne mutluluktu,
ne umut...
üstü kalsın yalnızlıkların....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder