31 Ocak 2017 Salı

Adını koyamadım...

birşey söylemeden nasıl olduğunu hissedemiyorsan artık
durmaksızın sorma isteği dolar içine...

sanki rolleri değişiyor gibiydik
ben konuştukça sen susuyor
ben yaklaştıkça duvarlarını güçlendiriyordun
önce hangisini aklından çıkardın merak ediyorum bazen
sarılma isteğini mi?
sesimi özlemeyi mi?

emin adımlarla istikrarlı şekilde uzaklaşıyordun benden
aramızdaki boşluğa neler koyuyorsun?
merak ettiğimi bildiğin için mi?
sormama fırsat bırakmadan
konuyu değiştiriyordun...
yavaşça, beni uyandırmadan
parmaklarının ucunda çıkmıştın odadan
sonra ki görüşme ihtimallerimizi de yanımda bırakarak
yine de görüşmeye devam ediyorduk
daha az konuşmuyordun belki
ama azalmıştı sana dair kelimelerin
hissettiklerini, sustuklarını anlıyor
şakaya vuruyordum durmadan
artık bir daha açılmayacak
o kapının önünde durup
çok isteyip de zilini çalmadan...
azalmıştı sana dair kelimelerin
yemeklerden bahsediyordun mesala
ne kadar doyduğundan
ama duyduklarını, hissettiklerini susuyordun
yüzlerden, renklerden, çocuklardan, bahsediyordun.
bir devlet memuru ciddiyetiyle işini yapar gibi
sanki herhangi birine anlatır gibi
diğerlerinin arasındaki yerimi
sinemada elinde feneriyle gösteren görevli gibi...

sürekli söylerdin ya,
bir gün farkına varacağımı ama çok geç olacağını
bu farkındalığa varmamı sağlarken
benim sürekli söylediklerimi anlatman
tuhaf bir ironisiydi belki de hayatın...
ilk yakınlaşmaya başladığımızda
sürekli sonu olmayacak derdim.
zaman, birbirimizi ilk tanımaya başladığımızda açmıştı
bizi yıllar sonra öldürecek yarayı
ben sürekli kabuğunu kaldırıp kanatırken
sen ellerimi tutar
yapma... derdin...
sonu olmayacaksa da yaşayalım...
ben 'zaman' derdim,
yakamızı bırakmayacak...
bunu hatırlattıkça, tekrarladıkça,
bahane aradığımı söylerdin durmadan
ayrılmak için...
yorulurdun benim bu gidip gelme takıntımdan.
daha çok yorulacaksın ,
aşılamayacakları anlatırdım sana
gitmemden korkar
sus...derdin
olsun...
yorulsam da yaşayalım vazgeçmeden...

yıllar sonra
'zaman' dedin
asla üstesinden gelemeyeceğiz bunun...
ve yorgundun ve kırık ve yalnız,
benden vazgeçtiğini söylerken...

söylemiştim demeyeceğim şimdi
sen de söylemiştin...
bir mücadeleye döndüren yaşadığımızı
biz değildik
belki olduramayacaklarımzla savaştık durmadan
kaybedeceğimizi bile bile

seni yalnız bıraktım
ben, zaten hep biraz kaçıktım
biliyorsun
sen yoruldun
ben durdum
şimdi gidişini en ön sıradan izliyorum
gülümse
giderken değilse bile
gittikten sonra gülümse
nereye varacağını bilmediğimiz o yolda
birlikte yürüdüğümüzün hatrına
yine de güzeldi
yeniden hissedebilmeyi anımsamak
yeniden
kaybetmiş olsam bile...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder