28 Eylül 2016 Çarşamba

sonra...

birden üstüne geliyor aklımın
uzağında tutmak istediğim ne varsa.
sonra
kaçış başlıyor.
mütemadiyen ertelenen sonlara
yenisi ekleniyor
arkası yarınlar
duvarların ardında
rutubetten boyası dökülmüş
kirli yeşil rengiyle
hastalıklı bir yüz gibi bakıyorlar
aynalarla gözgöze gelmemeye çalışsam da
iliklerime işlemiş yorgunluk
şimdi ne kadar kolay olabilir ki
yeniden ayağa kalkmak
kendimi gömdüğüm
bu karamsarlık
bu sabah olsa geçer'lerden değil
akşam olunca
ardına saklanacak duvar kalmayacak
birer birer hisseden yerlerini törpülüyorum ruhumun
acı geçmez demişti doktor
alışırsın sadece
geçti sanarsın
belki bir süre daha aldatırsın kendini
sonra
yüzleşme başlıyor.
bahanelerin ardına çöküyorsun
hak veriyor insanlar
sanki hak
verilen birşeymiş gibi...
öyleyse bile
sanırım sıranın sonuna geçmeliyim
elimdeki numara
çoktan geçmiş
yeni bir numara alıp
yenilerini eklemeliyim
arkası yarınlara...

artık yaşayabileceğin mutlulukları
kaybettiğini görmek bile
yakmıyor canını...
doktor haklı sanırım.
alışıyor insan
kanındaki alkole
ruhundaki karanlığa
isyan etmek bile
gelmiyor içinden...
sonra
kabullenme başlıyor.
sırasını bekleyen bir ihtiyar gibi
huysuzluktan vazgeçip
söylenmeyi bırakıyorsun
o otobüs geç geliyor
yanından geçen adam omzuyla çarpıyor
ayağın taşa takılıyor
yağmur başlıyor
ıslanıyorsun
üstelik üzerinde ince ceketin
derken
otobüs geliyor
binemiyorsun
yoruluyorsun beklemekten
bitsin diyorsun
yeniden başlıyor
yine de söylenmiyorsun
ayakkabıların su çekiyor
ıslak saçların yüzüne yapışıyor
elindeki bastona yaslanırken
dengeni kaybediyorsun
düşüyorsun
bir araba geçerken
çamurlu suların altında bırakıyor seni
zorlukla dogrulup
oturuyorsun kaldırıma
sonra
bir başka araba
sonra
bir başkası
doğrulmaya çalışıyorsun
başka bir adam
geç kalmış yetişmek için vapura
bir omuz daha atıyor sana
yeniden yerdesin
sonra
bıraktın ya huysuzluğu
söylenmiyorsun
bekliyorsun
sıranın gelmesini...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder