kim olduğum önemli mi? ya da senin... belki de yanlış köşede
bekliyordun. çünkü hala yanlış adreslere isimsiz mektupları
gönderiyoruz. telefonlara cevapsız çağrılar, gizli numaralardan... hala
buradayım. gitmeyi aklımdan çıkarıp seni koyduğumdan beri
buradayım. kapımın önünde gezinip duran ayakseslerinin sahibi
sen misin? bir türlü kapımı çalamayan.
birileri seni silse de, izlerini bir mabette saklamaz mıyım sanıyorsun?
varlığına adaklar adadığım,
yokluğunda adadıklarımın hesabını sormaz mıyım sanıyorsun?
komplo teorilerinden yorulmuş pratisyen bir hekim gibi hissediyorum
kendimi. çoğu zaman serseme dönmüş bir cüzzam cerrahı. sana biraz ben
nakletmeye çalışırken, bu sevdanın takvim tanımazlığını görmezden
geldim. durmadan, seni düşünmeden, tek bir an geçse geriye sarıyorum bu
hayatı ve bıraktığım yerden devam ediyorum,elini tutmaya...
kırıldığın yerde iç çekişlerin canımı yakıyor. sen ne zaman sussan,
aklımın içindeki tilkiler beynimin kıvrımlarını kemiriyor. bana seni
düşünme diyorsun. henüz öyle bir uyşsturucu yapılamadı. elimde ki bir
kaç sarma tütün, bir kaç şişe kırmızı... bana seni düşünme diyorsun, ben
seni düşünmeden geçirdiğim her anı başa alıp yeniden yaşıyorum...
tutkularımın gücünü soğuk sulara bastırıp boğmaya çalışıyorum günlerdir. sevmek nasıl bir şey di? saplantılarımın ağırlığı
altında, elinden tutup sokaklarda yürüdüğüm kadın sen misin? sıcaklığına
güvenip durmadan yeni kumarlara katılmamı sağlayan yüz senin mi? her
kaybın sonunda yanıma gelip saçlarıma dokunan senin ellerin mi?
neredesin?
yokluğuna alışmam için mi beni terketmeden önce mektuplar göndermeye
başladın? beni önce hangisi bırakacak, dokunurken titrediğim tenin mi,
öperken ağladığım dudakların mı? yoksa, yastığımda ki başının izi mi?
günlerdir kapının önünde gezinip duruyorum. ya çok geç kalmışım ya da
hala erken kapına dokunmak için.. ya çok tekrar ettim sevda kelimelerini
ya da beceremedim, sen olmadan bir cümleyi bitirebilmeyi. şimdi
utanıyorum karşında gülümsememle. tuhaf bir oyundu bu, ya sen geç
kaldın varlığıma ya da benim oldukça acelem vardı. şimdi yanlış gemiyi yakıp,
kaderine isyan eden öfkeli huysuz bir ihtiyar gibiyim. zamanın
pençesinden aşırıp iki damla suyu sana getirmek istiyorum...
sana iki kelime yazıp bırakmak istedim.sen diye başladığım için belki de hala bitiremiyorum...
söylesene şimdi sen yoksun, geldiğinde bunları okumayacak mısın? ya da
geldiğinde bunları okuyup ne yapacaksın? tuhaf bir gülümseme, bir anlık
duraksama?
biz oldukmu yada biz olacakmıyız.. hala sen diye yazıyorken şiirlerimi genis zamanla bir umuda akıyor yalnızlıgım..
beklemek ne tuhaf bir karın agrısı..bazen gecsin istersin bazende biras daha sızısı kalsın iliklerinde..
sen simdi yohksun sana bir kac kelime bırakıyorum... yanında kayıp bir ruhun anlamsız imzasını.. gelirsen eger...gelirsin d`mi?
yeniden umut etmek icin öyle yorgunum ki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder