26 Mart 2017 Pazar

ne bileyim?

cümle içinden çıkarılsa bile
anlam bütünlüğünü bozmayacak kelime gibi hissediyorum kendimi
hayatındayken....

beni okumasalar bile orada olduğumu bilecekler mi?
yoksa oradaki yokluğum umursanmayacak mı?

insanların sabah erken kalkmak için
saatlerini kurmasını anlayamıyorum bazen
gidecek işleri vardır elbet
randevuları belki sabah kahvaltısı
iş toplantıları
aylık durum değerlendirmeleri
satış grafiğindeki eğrilerden bahsedilen
bunun için insan sabah erken uyanır mı?
saçma...
desen ki kalkıp deniz kenarında yürüyüş yapacaksın,
kaç kişi kalkar?
belki bisiklet süreriz...
yorulduğumuz yerde simit peynir çay,
ayaklarımızı sarkıtırız denize doğru
günün anlamsızlığı ve önemsizliği üzerine konuşuruz bir süre
üstelik üzerimizde pijamalarımız
üşürsek kaldırım taşlarının kenarında ateş yakarız
is kokar üstümüz başımız
olsun
ısındık ya...

yokluğu anlam bütünlüğünü bozmadığı için çıkarılmışız
başkasının cümlesinden
laf kalabalığı olmasın diye
söylenmedikçe susmuşuz
bir sessizlik çökmüş üzerimize
herkes bir şarkıda rast gelmiş kendine
bir şiirin kafiyesi oturmuş içine
biz yarım bile kalamadık
yarım bırakamadık kimseyi diye
kız kulesi yalnızlığı reva görülmüş
onun bile var bir hikayesi
üst katı lokanta yapılmış,
bahçesi şiir cenneti
geri dönme garantisiyle bile olsa
ziyaret etmekte hala birileri
nereye gömdüler bizi?
cümlelerinin içinden çıkarıldığımızda
anlama etki etmeyecek kelimeleri?
sözünü etmeye bile değer görülmemiş
bunca şair bunca yazar esirgemiş kendini
özenle uzak durmuş sanki
bizim gibilerden...

kırgınlığının bir karşılığı yok!
öğrendiğin kelimeler ve cümleler yetmeyecekti,
biliyorsun!
ne söylesen,
söylemesen,
anlamını bozmuyordu hiç bir cümlenin...
aidiyetinden yoksundun,
yorgundun boşlukta düşmeden
durmaya çalışmaktan
karaladıkların, sildiklerin,
aksini yapsan da değişmeyecekti.
sakınıp sakladığın kalbin,
saklamaya çalıştıkça açılıyordu sanki
bir söze bir bakışa dayanmıyordu sözde korunmaların
muhafızın senden de yorgun
güçsüzlüğüne bakıp
varlığından şüphe duydun kalbinden...

aklında olduğunu bilmeyen birine,
gülümsemek gibi yanlış
bir türlü anlamayacak
neden ağladığını,
neden görsün ki şimdi
gülümsediğini...
sahne karardı.
perde indi
şimdi kendinle yüzleşme anı mı?
yeni bir oyun mu kendine?
çok mutluymuş gibi yapmaları,
dizlerini yukarı çekip uzandığında yatağına
annenin karnındaki gibi
sığındığında kendine
sarıldığında
devam edecek mi korunması?
insanın kendine bir yer bulma çabası hayatında
harf oyunlarından anlam yoğunluğuna geçerken
birikenleri içinde
atamadıkları
bu boğuşma, bu direnme
bitmiyor ki bir türlü!
geçmiyor işte...
hep aynı girdabında
bir süre kaldırıyor başını
derin bir nefes aldığında
yeniden dalıyor derinlerine...
hep aynı, her şey aynı
ve kötüsü biliyor artık
nasıl kurtulacağını
ve kurtulamayacağını...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder