1 Mart 2017 Çarşamba

mutluluğun şiiri...

durup durup 'bize' diyorsun ya,
'bizim' diyorsun
sonra 'biz'...
nasıl eriyor içimdeki buzulların dağları
gökyüzünün mavi kızıl ışıkları
teninde yansıyor
her haline bir hayal kuruyorum
her bakışında
bir yıldızı daha oluyor kainatın
uzanıp avucuma alıp
saçlarına bırakayım diye...
nasıl kokuyorsun öyle?
bilmediklerini unutturur insana
bildiklerini şaşırtır...
üzerinde siyah elbisen
etekleri uçuşur
teninin kıvrımları
tövbesini bozdurur inançlıya...

sonra ansızın beklenmedik bir yerde,
belki bekliyorum da kendime yediremiyorumdur
'biz' diyorsun ya
tüm yalnızlıklarımı hükümsüz kılar gibi,
dava düşmüş delil yetersizliğinden
savcınız şahidim olsun ki
çok sevdim hakim bey!
ne çok hep 'ben'dim
hep 'biz' olmak derdim
olamadım, beceremedim hakim bey,
ama sen kalkıp kırılacakken kalem
'bizim' dediğinde
belki fazla yüklendik hayata
bize olmayacakları gösterip vermiyor diye...
belki tüm bu yaşadıklarımız
haddimizi bildirdi bize
daha az istedik
bazen vazgeçmedik mi?
nasıl olsa olmayacak diye...
bir yanımız ayrılmadı dizimizin başından
ne çok ittirdik çekmek isterken
ne çok kırdık
kırılmanın anlamını bu kadar iyi biliyorken
doğanın koynuna bıraktık kendimizi
yıldızlar yağarken üzerimize
geceden başka örtümüz yoktu
karanlık bile aramıza girmeye çekinirken
gülüşünden öptüm seni
kollarımın arasında kendini bırakırken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder