20 Mayıs 2014 Salı

bir veremlinin anıları...

ölüm için saatini bekleyen bir veremlinin anıları bunlar.
kayda değmedigi için kulaktan kulağa yayılan,
kayda alınmadığı için abartısı yüklü,
gerçekleri hafif meşreb.
öptüğü kadınların sayısı kadar kaybı yıllarının,
öpemediklerinin özlemiyle küfürbaz.
yeni kelimeler bulamadığı için
eski aşkına yazan,
yazdıkça yeni bir ölüme yazılan...
tutanaklardan çıkarılsın son söylediklerim!
son dakikalarım hayatımdan.
son istediğim,
eski ve ucuz bir amerikan filmi gibi yaşadığım hayatımın,
bitmesinin ardından siyah ekranda
akıp giden isimlerinin,
yani hayatıma bir şekilde girip,
kenardan izlemiş olsa bile tüm oyuncuların
alfabetik sırayla geçmesi...
hakkı geçmesin diye değil,
bizzat üzerimde hakları olsun diye,
tüm sevdiklerimin...

son anını yaşayan bir veremlinin kalp ağrısı tüm bunlar.
ne ekleniyor daha çok üstüne acılarımın,
ne de eksiliyor yazınca.
ne unutuluyorum unuttukça,
ne de insanlar görmediği sürece...
içime çektim bütün hayallerimi.
bir türlü sığamayan ayaklarımı
yorganın içine çekmem gibi.
ısınamadığım için değil,
korktuğum için kör karanlıklardan...

algılayamadıklarımın uzağında,
anlatamadıklarımın ağırlığında,
bir tekerrürden ibaret olmak ne kadar umrumda?
yada umrumda olan
ne kadar daha tekerrür edecek hayatımda?
kaç küçük sevgili daha büyütücem satırlarımla,
kaç kadının sevdasına meze olacak ögrendiklerim?
ve ne kadar daha ögrenicem,
bir aşkı bitirdikten sonra gecenin ilerleyen saatlerinde,
hazırlayabilmek yorgun kalbimi yeni bir aşka,
yalnız uyanılan sabahlarda...

bir veremlinin kabusunu yazıyorum günlerdir.
ayık kalamadığım için,
damarlarım bu kadar ağrıyor.
enjekte etmekten alkol kıvamındaki hayallerimi...
uzadıkça uzuyor söyleyemediklerim.
bir telaş icimde,
bir yetişememek kaygısı.
sanki hayatım boyunca her buluşmaya yetişmişimde,
kendime gelmeden önce
söylemek istiyorum içimdekileri,
bir devlet hastanesinin soğuk morgunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder