29 Kasım 2016 Salı

söyle...

valizimde küçük kağıt parçaları
uyarılarım dikkate alındığından beri
kimse konuşmuyor benimle
gömülmüşüm bir bodrum katına
yanıma gelmek isterse biri
aşağı iniyor
aşağılık biriymişim gibi...

uyarıları dikkate alıp
toplum hassasiyetini gözeten sözler yazıyorum
canı sıkılsa okuduğunda
sanki yaralamışım göğsünden
mahkemeye alacaklar beni
oysa yazmak
okunmazsa
neye yarayacak ki?
ve bir onur değilmidir ki fikrimin
düşünemeyenleri etkilemesi....

valizimi kapatırken
hep bir 'neyi unuttum' şüphesi
gidecek yerim belli
geldiğimde geri
bulabilecek miyim?
bıraktığım kelimeleri
ya şiirlerim?
neresine sıkıştırdım hayatımın
yıllar sonra yeniden yazmak istesem
silinmeyecek mi?
katlandıkları yerde...

nasıl da yazarken şimdi
doğuma hazırlanan gebe
ne kadar canı yansa
elini tutan adam anlayabilir mi?
ya kadın?
uyurken göğsünde elleri
tutarmı şairin yerini
rüyasında yanına gittiği ressam...
şimdi tutulup hırsıma ağlasam
başını koyduğun omzu anlatsam
içimdeki koyuluk
ressamın paletinde hangi rengi?

kelimelerimle boyalarına saldırıyorum!
gördüklerimiz aynı
kadın
sana bakarken
beni seviyor...
beni severken
seni görüyor...
hayalini yazıyorum
gerçeği sende
tutulup kalıyorum sonra
yapamadıklarımla
yapabileceklerin arasında....

nasıl sever bilmiyorsun,
nasıl dokunur aklın bile almaz
nasıl bekler seni
düşünür gözlerin daldığında
sesin kısılsa anlar
yükselse bekler
nasıl dinler seni
hiçbir fikrin yok
senin hayalini kuramadıklarını
yazıyorum ben
yaşadıklarım bir fazla
belki hayalin kırılıyor
belki
vazgeçiyorsun bazen
fırçanı boyalarına daha sert bandırırken
kızıyorsun
ama
senin çizdiğin
benim yazdığım
kadın
kafiyemde yaşadığım
öptüğüm
sevdiğim kadın
gerçeği sende
ütopyası bende...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder