sabahları birlikte gidilip kahvaltı edilen ya da öğlen saatlerinde
önunden geçilirken beş dakika oturulup kahve içilen bir cafeydi, aylar
sonra karşılastığımız mekan...
benim yanmda başka bir kadın, senin yanında başka bir adam. kadın da
adam da memnundu hayatından. biz ise gözgöze geldiğimiz anda buz gibi
kesilmiştik, bu bazılarının memnun olduğu durumdan...
tam karşımızdaki
masaya siz oturdunuz. biz kelimesinin paydasında ise bir yabancı kadın
vardı artık ve sen sessizce bir 'siz'e taşınmıştın. biz çay
söylemiştik cam bardakta. benimki her zaman ki gibi demli, yanımdaki
kadının ki açık ve 3 şekerli. siz beyaz fincanlarda muhtemelen kahve
içiyordunuz... seninki sütlü ve şekersiz, adamınkini bilmiyorum...
kadın ve adam sırt sırta duruyorlardı. ben ve sen ise karşılıklı
gelmiştik...
kimi zaman gözgöze gelip susuyorduk karşımızdakilere. bazen gözgöze
gelmemek için sen adama, ben kadına saklanıyordum. ama ikimizde merakla
süzüyorduk olan biteni. gözgöze geldiğimiz ilk anda selamlaşmamıştık bile. iki yabancı gibiydik
birbirimize. sen durmadan saatine bakıp duruyordun. kalkmak istedikçe
karşındaki adam tutuyor gibiydi seni. rahatsız olduğunu hissetmiştim...
karşımdaki kadının gözlerinin içine bakarak, daha eğlenceli bir yere
gidelim dedim fısıldayarak. kadın çantasını aldı. ben ayağa kalkıp
kadının sandalyesini hafifçe çekip kalkmasına yardım ettim. ayağa kalkarken ve kalktığım anda, kadının sandalyesini çekerken ve
kadının elinden tutarken beni izlediğini biliyordum... dar koridora doğru
ilerlerken elimde olmadan, aslında, hayır bizzat isteyerek duraksadım. kadının
elini braktım ve hafifçe geriye dönüp sana baktım...
adam masanın üzerindeki elini tutmuş sana birşeyler anlatıyordu. sen, benim az önce
oturduğum boş sandalyeye bakıyordun. belki gözlerini oradan alıp
bana bakarsın diye, bir kaç saniye bekledim... yanımdaki kadın sesi
birşey mi unuttuğumu sordu...
-'hayır hayatım...' diyebildim yutkunurken.
oysa ki ben bile inanmamıştım bu cevaba. birşeyleri unutalı aylar
olmuştu ve belki de ancak o gün, o saatte, o mekanda anımsıyor gibiydim...
kadın belime sarıldı, başını göğsume yaslayıp, 'hadi çıkalım buradan' dedi...
-'çıkalım sevgilim...' dedim...
ve son bir kez gözgöze gelemeden ayrılmıştık oradan...
benim yanımda yabancı bir kadın, senin yanında yabancı bir adam... biz
kelimesinin kapsama alanı içinde sen yoktun artık... ve siz yolda
yürürken, yanından geçilen ve farkedilmeyen coğrafya gibiydiniz....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder