21 Ağustos 2013 Çarşamba

son dilek hakkım...

çoktan kaçırmıştım,
köprüden önce son çıkışı...
içimdeki bu suçluluk kime karşı?
insan kendini mahküm edebilirmi
beni yargılamana izin vermek,
beni terketmene,
içimi rahatlatabilir mi?
zafer kazanmış bir kumandan gibi
fethederken tek tek tüm camdan kalelerini
nasılda kapılmıştım hırsımın şehvetine
oysa kime karşı savaşıyordum
dudaklarımın kenarından süzülürken salyalarım
aç bir hayvan gibi,
kime saldırıyordum?
evet kazandım ben hakettim bunu !
ruhunu avuçlarımın arasına alıp
kör bir münafık gibi
yerine koyarken kendimi
tanrımın yerine
neyi yaratma cürretindeydim?
daha 'ben' bile olamıyorken...
nasıl tutabilirdim seni?
karşılık bile vermiyorken
tüm saldırılarıma...

şimdi bitti işte
ne hevesi kaldı nede şehveti.
hiç bitmeyecek gibi,
sonrası yokmuş gibi,
yaşarken koynunda en koyusundan geceleri
bitti işte.
emekli olmuş bir savaş gazisi gibi,
içki sofralarında hatırlarken
miş'li geçmiş zaman zaferlerini
sıyrılıp süslü üniformalarından
tek başına huysuz bir ihtiyara dönmek gibi...

şimdi senin için yazıyorum bunları
senin için buradayım...
sen nasıl yanıyordun ya bir sözüm için
gecenin bir yarısı
soluğumu hissetmek için
dudaklarının arasında
nasılda ağlıyordun
bunu az önce farkettim...
benim zafer sandığım,
senin gönüllü teslimiyetinden başka birşey değilmiş..
benim kazandım diyerek sarhoş olduğum
senin en içten halinle fethedilişinmiş...
benim için yanıyordun zaten sen,
ben ise yakmak için
türlü bahaneler ararken...

öperken güzel dudaklarını
ellerinin arasındayken huysuz aklım
paylaşırken yatağını hayallerini
bu kadar içindeyken
nasıl da göremiyordum
nasıl da uzaktan bakıyor
anlayamıyordum
kalbime dokunurken
ruhuma dokunurken
yeniden şekil verirken içimdeki varlığa
hayatımı değiştirirken
bağlarken beni
hayalini bile kuramayağım kadar güzel bir hayata
öyle sarhoştum ki zaferlerimle
çok geç anladım
nasıl alıştığımı kokuna
tenine
varlığına...
hoşçakal sevgilim...arkadaşım...tek istediğim...

bir rüyadan uyanmak gibiydi
hiç bilmediğin bir şehirde
bilmediğin insanlar arasında...
giderken hayallerimi aldın,
amaçlarımı,
yaşama dair tutkularımı...
ruhumu bıraktın,
artık hangi bedene bile ait olduğunu bilemeyen...

bundan sonra bizi hatırla,
yaptıklarımızı.
seni gördüm,
ağlarken, gülerken, eğlenirken bir akşam üstü
ve karartıp bakışlarını
düşüncelere dalarken...
seni uyurken izlemek,
tüm mukafatlardan daha güzeldi.
gecenin bir yarısı,
yaslayıp başımı göğsüne
kalbinin çarpmasını dinlemek,
en güzeliydi duyduğum seslerin...
ellerini yüzümde gözlerimde hissetmek
en inanılmazıydı hayallerimin...
korkularını bilmek,
beklentilerini,
şüphelerini ve güçsüzlüklerini görebilmek...
ama mutluyduk biz
kısa bir süre için bile olsa
aynı rüyayı görebilmiştik...
seni seviyorum...

benim için sadece sen varsın...
hala ellerini tutuyorum uyumadan önce
hala başımı yasladığım sırt seninki her gece
şimdi gelip önünde diz çökmek
senden yeni bir sevda dilenmek bir işe yarasa
bir daha ayağa kalkmam
şimdi öpüp avuçlarından
son bir şans istesem,
yapamam...
son dilek hakkımı
mutluğun için kullanıyorum
her nerde ve kimle istersen...
hoşçakal sevgilim
hoşçakal arkadaşım...
bunları bana yaşattığın için
teşekkür ederim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder