16 Temmuz 2017 Pazar

Bölüm-5

-Çağan merhaba Fırat ben..
-Fırat naber yaa... Ne zamandır görüşmüyorduk.
-Evet, işler yoğundu bu aralar. Kusura bakma daha önce arayamadım.
-sorun değil, nasılsın keyfin nasıl? Geçen gün çocuklarla buluştuk senden bahsettik arayıp sormuyor diye. Sen de hayırsız çıktın.
-ne deseniz haklısınız kardeşim. Biraz koptum sizden. Sen hala aynı yerde mi çalışıyorsun? parıltı yayınevi?
-Evet, hala buradayım. Ama sıkıldım çok. varsa yeni bir iş değerlendirebilirim.
-Aslında bir iki aya kadar yeni bir iş çıkacak seni önermeyi düşünüyordum. tabi sen de kabul edersen.
-Nasıl bir iş bu? Şartları nasıl?
-benim şu anda yaptığım iş için yerime seni önerecektim ne dersin?
-nasıl yani?
-ben bir aya kadar işten ayrılacağım, ama yerime güvendiğim sağlam birini bırakmam gerekiyor. bence sen bu işlerin üstesinden gelebilirsin.
-bir saniye ağırdan alalım. ülkenin sayılı holdinglerinden birinde yüneticilik mi teklif ediyorsun bana?
-evet, tamam belki uzmanlık alanın olmayabilir ama bence yapabilirsin.
-...
-hemen cevap vermek zorunda değilsin. vaktin varsa arada gelir benim yanımda yaptığım işleri incelersin eğer sana uymazsa kabul etmezsin. ne dersin?
-Fırat, bu çok büyük bir iyilik. yıllardır seninki gibi bir işte çalışma hayali kuruyordum. Son konuşmamızda da bundan bahsetmiştim. Ama şimdi birden sen böyle söyleyince, kusuruma bakma lütfen. Biraz şaşırdım.
-Seni anlıyorum dostum. O yüzden biraz düşün hazır olduğunda yanıma gel daha detaylı konuşalım. Kafana takılan her soruyu cevaplayacağım.
-Sen neden bırakıyorsun işi? şu an da aklımdaki en büyük soru bu.
-Sadece bir süre uzaklaşmak istiyorum. Bu şehirden, insanlardan, karmaşadan...
-Anladım.
-Tamam dediğim gibi dilediğin zaman, sana uygun olduğunda yanıma gel. Sana yaptığım işle ilgili bilgi veririm. Bir de senden küçük bir ricam var eğer mümkünse.
-tabi, ne demek! yapabileceğim bir şeyse lafı bile olmaz.
-Okuldan bir arkadaş vardı Olcay, pek sesi soluğu çıkmazdı. hatırlıyor musun?
-Olcay?
-Evet Olcay. Bazen bizimle takılır bir şişe bira içmeden kafayı bulup sarhoş olup sızardı.
-haa dilsiz Olcay, hiç konuşmazdı. Sonra o şiir yarışmasını kazandı havalara girdi.
-Aslında havalara girmedi de, kızların ilgisini çekti diyelim.
-Sen hep böyle hümanisttin zaten.
-Neyse, Olcay bu yazma olayını abartmış biraz. Ama yazdığı roman bir kaç yayınevi tarafından kabul edilmemiş. Onunla iletişime geçip yardımcı olabilir misin?
-Olurum tabi ki, sen bana numarasını gönder kendisiyle görüşeyim.
-Tamam birazdan gönderirim. Kitabın masraflarını ben karşılayacağım yalnız. Yani mutlaka yayınlanmalı.
-Nasıl? Anlamadım?
-Yani yazdığı kitabın içeriği ne olursa olsun gerekeni yapıp yayınlayım. tüm masraflar bana ait ve bu aramızda kalsın.
-Sponsor mu oluyorsun?
-Öyle de diyebiliriz. Bence yetenekli bir yazar ama malum nedenlerden dolayı gözardı ediliyor.
-Malum nedenler derken? Kusuruma bakma böyle soruyorum ama, ne yazmış ki böyle neden kabul edilmemiş başkaları tarafıından?
-Aslında öyle çok sakıncalı şeyler değil. İşgüzar yayınevlerinin işine gelmemiş diyelim biz. Eğer bu senin için sorun olacaksa anlarım.
-Sorun olacağını sanmıyorum. ben onay verdikten sonra her kitabı yayınlarız. Yine de ben kendisiyle bir görüşeyim.
-Tamam. ben sana numarasını gönderiyorum şimdi. Diğer prosedürleri aranızda halledersiniz ama dediğim gibi, benden haberi olmayacak. Herşeyi siz yapıyorsunuz gibi görünecek.
-tamam Fırat'ım sen merak etme. Ben hallederim. Kendine iyi bak lütfen...

Saat on ikiye yaklaşıyordu. normalde bu saatlerde işlerini düzene sokup yemeğe çıkmak için hazırlık yapardı. Ama şimdi hala üzerinde pijamaları olduğu halde yatağının kenarında oturmaktaydı. Sekreterinin ısrarlı aramalarının hiçbirini cevaplamamıştı. Yatağından kalkıp mutfağa gidip kendine kahvaltı hazırlamaya başladı. Sekreteri bir yere kadar müşterileri idare edebilirdi ama patronunun kapısına dayanması an meselesiydi. Sukunetini koruyor olmasına kendisi bile şaşırdı. Önceden olsa evden on dakika geç çıktığında bile nasıl kalbi sıkışır, işe geç kalma düşüncesi rahatsızlığı kıvrandırırdı onu. Oysa şimdi nasıl da rahattı. Yavaş hareketlerle kahvaltısını hazırlayıp masaya oturunca küçük televizyonu açıp haberleri izlemeye başladı. Yükselen döviz kurları, düşen borsa, ülkedeki olağanüstü halin etkileri, işsiz kalan insanlar, eğitim sistemindeki çarpıklıklar, ülkenin gidişatı, hiçbiri ilgisini çekmiyordu artık. Sakince kahvalatısını yaparken kapısının çalındığını duydu. saatini kontrol etti. tahmin ettiği gibi tam vaktinde gelmişti patronu.

-hala yaşıyormuşsun!
-İçeri gel.
-Fırat! nasıl bir şaka bu? dünden beri bana dönmen için sana not bırakıyorum. Senin yüzünden zavallı kıza ağzıma geleni söyledim. Bana ulaşman bu kadar zor muydu?
-kapıda mı konuşalım yoksa içeri girecek misin?
-Ulan! neyse... Çay yaptın mı bari?
-Korumaların da içer mi? Onlara da vereyim.
-gerek yok! bana doldur bir bardak. Sonra da ötmeye başla ne oluyor?
 -İşi bırakıyorum.
-Bu yaştan sonra küfrettirme bana! ne demek işi bırakıyorum?
-işi bırakıyorum demek
-Bak Fırat! benimle dalga geçme! izin istiyorsan çık git parisemi romayamı nereye gidiyorsan git on gün bir ay tatilini yap ne demek işi bırakıyorum? delirtme beni lan!
-Patron ben...
-başlatma patronuna lan! hakan'ım ben Hakan! Senin arkadaşın! Ne oldu başına saksımı düştü, tersinden mi kalktın ne oluyor oğlum?
-Hakan abi, benden bu kadar. Yoruldum. Artık bırakıyorum. Yerime de çok sağlam birini buldum. yani işler aksamayacak.
-Ne işi oğlum? İş umurumda mı? ben sana ne oldu diyorum!!
-Abi gerçekten, bir süre uzaklaşmak istiyorum buralardan.
-Tamam oğlum dediğim gibi diledigin yere git kafanı topla sonra gel yine konusalım. Ne oldu sevgilinle kavga mı ettin.? Zaten sana göre değildi söylemiştim.
-Yok abi öyle bir şey değil.
-ne peki oğlum? Delirtme lan beni!
-Çayını iç abi.
-başlatma lan çayına!!! dalga mı geçiyorsun benimle? ulan tam işi büyütüyoruz sen gidiyorum diyorsun! Manyak mısın?
-Değilim.
-hala dalga geçiyorsun! oğlum söylesene ne oldu?
-Abi ciddiyim ben. yoruldum ve bırakıyorum. daha fazla sorma lütfen. Bundan sonra sana faydam dokunmaz benim.
-Senin faydanı isteyen kim?
-Afedersin abi haklısın ama gerçekten yoruldum artık kendime yeni bir yol çizmeye karar verdim.
-Sen ciddisin?
-Evet
-Çay güzel olmuş, bir bardak daha ver.
-Biliyorum bana kızıyorsun ama böyle olması gerekiyor. Yoksa seni yarı yolda bırakmazdım.
-Yolu falan boşver, her zaman yanındayım ben ama iyi düşündün mü?
-Düşündüm.
-Yani yoksun artık?
-Yokum.
-Peki. Nereye gideceksin?
-Henüz karar vermedim.
-Karar verince bana söyleyecek misin?
-Bilmiyorum
-Lan yalan söylemeyi bile beceremiyorsun hala!
-üzgünüm, böyle olmasını istemezdim.
-Bir şey olduğu yok. Sadece neye ihtiyacın olursa bana söyleyeceksin yoksa nerede olursan ol seni bulur gerekeni yaparım biliyorsun!
-Biliyorum.

Hakan gidince yatak odasına geri döndü. bir an için nefes alırken göğsünün sıkıştığını hissetti. hastalıgının belirtilerinden biriydi bu. Çok üzerinde durmadı. yapacak bir sürü işi vardı kısıtlı zamanı içinde. telefonunu eline alıp Mete'yi aradı.

-Mete selam naber?
-İyidir fırat senden naber?
-Olcay'la konuştun mu bahsettiğim işi?
-Konuştum, hatta bir denemesini yaptık oldukça iyiydi. bundan sonra birlikte çalışacağız.
-sevindim.
-Bu adamı nereden tanıyorsun bilmiyorum ama sen üstelemesen çoktan göndermiştim onu. Sana teşekkür borçlu.
-okuldan eski bir arkadasım ve yetenekli. senin de işine yarar diye düşündüm sadece.
-haklıymıssın, zaten işler durgundu bu sayede biraz hareketlenecek. baska bir istegin var mı benden?
-istek demeyelim estağfirullah, sadece rica
-seni dinliyorum.
-ona verecegin ücretin iki katını vermeni istiyorum, aradaki farkı ben karsılayacagım.
- o ne demek öyle?
-dediğim gibi demek işte
-fırat aramızda paranın lafı olmaz.. bu mekanı açarken ihtiyacım olan krediyi sen vermiştin bana unuttun mu? ona daha fazla para ver diyorsan tabi ki veririm senin karışmana gerek yok
-teşekkür ederim Mete, ama zaten sen üzerine düşeni yaptın. o yüzden senden fazlasını isteyemem.
-bu konuyu hiç konusmadık varsayıyorum. ben gerekeni yaparım senin için rahat olsun.
-eyvallah Mete, bir sıkıntı olursa mutlaka haberim olsun
- tamamdır, hafta sonu mekana gel birlikte iki tek atar sohbet ederiz. özledim valla.
-gelirim. şimdilik hoşçakal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder