4 Temmuz 2017 Salı

Bölüm-1

-Dört numaralı salondaki film için bir bilet istiyorum lütfen. Koltuğu seçebilir miyim?
-Hemen kontrol edeyim efendim... Koltuğu seçebilirsiniz ama sadece iki boş yerimiz kalmış ekrandan görebilirsiniz.
-İkisini de alıyorum ne kadar?
-Bir tane istemiştiniz sanırım yanlış mı anladım efendim?
-Hayır ikisini de istiyorum...
.........

-Alo! neden açmıyorsun telefonunu, kaçıncı defa arıyorum!
-Toplantıdaydım canım, şimdi çıkabildim, sen neredesin?
-Yarım saattir sinema gişesinin önünde seni bekliyorum. Ne zaman gelirsin? Ben biletleri alayım mı?
-Canım ya, çok özür dilerim, patron toplantıdan sonra birlikte takılmamızı istedi, başka zaman izlesek filmi?
-Bu filmi seninle izlemeyi ve ne zamandır plan yaptığımızı biliyorsun değil mi? Şimdi erteleyelim diyorsun öyle mi?
-Hayatım bugün filmin çıktığı ilk gün değil mi? Yarın gideriz ne olacak ki alt tarafı bir film... Anlamıyorum seni neden bu kadar büyütüyorsun?
-Büyütüyor muyum? kaç gündür görüşemiyoruz doğru düzgün, şimdi de kalkmış sonra izleyelim diyorsun ve ben büyütmüş oluyorum. tamam ben tek başıma izlerim!
-Hayatım özür dilerim gerçekten bu üzerinde çalıştığımız proje çok önemli. Tüm olanlamaları ben yaptım, patron da detayları konuşmak için beni çağırdı çok özür dilerim. Şimdi kapatmam lazım, sonra konuşalım olur mu?
-........
-Canım?
-.....
.............

-Merhaba, dört numaralı salondaki film için bir bilet istiyorum.
-Bir saniye efendim kontrol edeyim...Özür dilerim, o filmdeki tüm biletler satılmış, dilerseniz başka bir film için öneri de bulunabilirim.
-Nasıl yani, hepsi mi satılmış? offfff!!!! kaç gündür o filmi izlemeyi bekliyordum.
-Son iki bileti az önce bir beyefendi satın aldı. Aslında tek bilet istemişti ama son iki koltuk kaldığını öğrenince ikisini de satın aldı. İsterseniz kendisiyle konuşun, başka birisi gelmeyecekse yanında belki bileti size satabilir. Ne dersiniz?
-Yok gerek yok, yarın ki seanslara bakarım artık.
-Peki efendim nasıl isterseniz. yardımcı olabileceğim başka bir konu var mıydı?
-Hayır teşekkür ederim... pardon, son biletleri alan beyefendi hala burada mı?
-Evet efendim şurada, film afişlerinin karşısında duran uzun boylu, mavi kot pantalonlu beyefendi.
-Sağolun kolay gelsin...
.......

Adam günlerdir evden çıkmıyordu. Yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı ama bira kaç sayfadan fazla yazamadığı romanına odaklanmak istediği bahanesiyle tüm arkadaşlarının çağrılarını karşılıksız bırakıyordu. Ta ki bir kaç saat önce bir arkadaşı, canının çok sıkkın olduğunu ve konuşmak istediğini söyleyinceye dek. Tamam, demişti. yakınlardaki bir alışveriş merkezinde buluşmayı kabul edip zoraki bir şekilde çıkmıştı dışarı. Sözleştikleri saatten önce gelmişti. şehrin o kalabalık ve boğucu havasından uzak kaldığı günlerden sonra dışarı çıkmasıyla farketmişti ki, onsuz da hayat akıp gidiyordu. Binlerce insan kendi hayatlarına devam ediyor, otobüsler gelip gidiyor, trafikte insanlar kavga ediyor, sivil aktivistler anlamadığı konularda eylemler yapıyor, genç aşıklar buluşup sarılıyor, orta yaş üzeri çapkınlar barlardaki tabureler üzerine tüneyip karşı cinslerine kur yapıyorlar, yani her şey eskiden olduğu gibi devam ediyordu. Kendini evine kapatmış olması sadece onu bağlayan bir eylemdi.

Dışarıdaydı şimdi, bir formalite icabı arkadaşıyla görüşüp, ona hak verecek, belki teselli edecek ardından bir kaç kadeh içip hafif çakırkeyif olduktan sonra arkadaşının biraz daha açılmasını ve sökülmesine tanık olacak sonra onu evine bırakıp kendi evine geri dönecekti. Saatini kontrol etmek için telefonu eline alıp baktığında bir mesaj geldiğini gördü. Arkadaşından gelmişti mesaj. Tuhaf bir bahaneyle gelemeyeceğini daha sonra görüşmek istediğini özür dileyerek belirtmişti. Bu mesajı okuyunca tuhaf bir rahatlama hissetti. Arkadaşıyla görüşüp onun sıkıntısına maruz kalmaktan çok, kendini ona açıklama zaruriyetinten kurtulmuş olmanın verdiği bir rahatlamaydı bu. Telefonu cebine koyup, alışveriş merkezinin çıkış kapısına doğru yürümeye başlamışken film afişlerine takıldı gözü. Ağırlıklı olarak yerli filmlerin yanında iki yabancı filme dikkat etti. Bir tanesinde gençlik yıllarında koyu hayranı olduğu bir aktrist oynuyordu. nasıl olsa buraya kadar geldim, değişiklik olur diyerek filmi izlemeye karar verdi.
...............

Üzerinde siyah dar bir ceket, altında mavi kot pantalonu, kısa kıvırcık saçları, bazıları beyazlamaya başlamış adama arkasından yaklaşırken, bir yandan 'ne saçmalıyorum ben' diye soruyordu kadın kendine. Yarın da , başka bir günde izleyebilirim bu filmi, şimdi neden bu kadar hırs yaptım ki? Tam vazgeçip geri dönecekken sevgilisinin telefonda söylediklerini hatırlayıp daha çok sinirlendi. Adımlarını hızlandırıp adamın yanına geldiğinde omzuna dokundu. Dokunmasıyla birlikte adam olduğu yerde sıçradı adeta. Öyle utandı ki yaptığı bu hareketten:
-Afedersiniz, Çok özür dilerim. Sizi korkutmak istememiştim.

Adam bir kaç saniye kendini toparlamak ister gibi susup kadını inceledi. Bir şey demesine fırsat vermeden kadın konuşmaya devam etti.
-Biliyorum belki bu söylediğim çok saçma gelecek ama ben de bu filmi izlemek istiyordum ama bütün biletler tükenmiş. Son iki bileti de siz almışsınız. Eğer sizinle birlikte izleyecek başka kimse yoksa o bileti almak istiyorum, tabi ücretini ödeyerek...

Kadın o an nasıl bunları söyleyebildiğine kendisi bile inanamamıştı ama söylemişti işte. karşısındaki adamın meraklı bakışlarından rahatsız olmaya başlayınca içini yoğun bir pişmanlık duygusu kapladı.
-Haklısınız, çok saçma oldu bu isteğim. Kusuruma bakmayın lütfen. Rahatsız ettim sizi. İyi izlemeler size.

Adam bir kaç saniye içinde kadının yaşadığı gitgelleri yüzündeki ifadelerden okumuştu. Daha bir şey demesine fırsat vermeden kadın arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamıştı bile. O el omzuna değdiği anda ırkilip kendini geri çekmesiyle birlikte kadınla göz göze gelince donup kalmıştı. Ve sonrasında ki bir kaç saniye nefes bile alamamaıştı. kadın uzaklaşırken yavaş yavaş nefes almaya başladı.
-Durun biraz!

Kadın duymamış gibi yürümeye devam ediyordu. Adam hafifiçe öksürüp boğazını temizledi. Günlerdir telefon dışında kimseyle sesli konuşmadığı için ses tonunu ayarlamakta güçlük çektiği için biraz daha yüksek tonda yeniden seslendi.
-Hanımefendi!

Sanki o an etraftaki herkes aniden susup adama dönmüş gibi hissetti. o kadar yüksek sesle mi bağırmıştı? Diğer insanlarla göz göze gelmemeye çalışırken kadının kendisine döndüğünü farketti.
-Bana mı seslendiniz?
-Evet, Arkadaşım gelmeyecek, diğer bileti size verebilirim.
-Gerçekten mi?
-Filmin başlamasına dört dakika kaldı eğer izlemek istiyorsanız buyrun ve acele edin lütfen.

Kadın aceleyle elini çantasına sokup para çıkardı ve adama uzattı.
-Hayır, buna gerek yok. Zaten siz olmasanız da o bilet boşa gidecekti. Alın lütfen.
-Teşekkür ederim, çok naziksiniz.

İki yabancı birlikte ışıkları çoktan sönmüş salonun kapısından içeri girdiklerinde elinde feneriyle görevli biletlerini kontrol edip koltuklarına kadar eşlik etti. salonun en arka tarafında kösedeki koltuklarına oturdular. Büyük beyaz perdede sonraki gösterimlerde yer alacak filmlerin fragmanları dönüyordu sırayla. Adam yanında oturan kadını rahatsız etmeyecek şekilde olabildiğince rahat uzandı koltuğuna üzerindeki dar ceketi çıkararak. Kadın ise çantasını kucağına alıp kollarını sarmış, dimdik oturuyordu. Film başlayana kadar arkasına yaslanmadı bile. Yaklaşık elli dakika sonra filme ara verilince salonun ışıkları yandı. belki ilk defa o an göz göze geldi iki yabancı bir kaç saniye için. Önce hangisi başını başka tarafa çevirdi, bunu ikisi de hiç bir zaman hatırlayamayacaktı yıllar sonra. Adam ayağa kalkıp, geçmek için izin istedi kadından.
 -Verilen ara çok uzun sürmez nereye gidiyorsunuz?
-Sigara içmem gerekiyor...
-Peki...

Kadın bacaklarını biraz daha toplayıp adamın geçmesine izin verdi. Tuhaf biri diye aklından geçirdi. Salona girerken sessize aldığı telefonunu kontrol etti herhangi bir arama ya da mesaj gelmişmi diye. Hiçbir şey yoktu. Sevgilisine mesaj atıp filmi izlediğini söylemek istedi bir an, sonra gereksiz olduğuna karar verip telefonunu çantasına geri bıraktı. Gişede ki bilet satan görevli bütün biletlerin satıldığını söylemişti ama etrafına bakınca bir çok koltuğun boş olduğunu farketti. kendisinin izlemeyi bu kadar çok istediği bir filme başkalarının bilet aldığı halde gelmemiş olmasını yadırgadı. Bir kaç dakika sonra salonun ışıkları yeniden söndü ve beyaz perde de bir reklam filmi oynamaya başladı. yanında ki adam hala gelmemişti. Bu kadar kısa süre içinde sigara içemezdi zaten, biraz daha sabretseydi. Film başladı. Filme odaklanmaya çalışsa da aklı hala o tuhaf adamdaydı, neden hala gelmemişti? Kendini bu düşünceden sıyırmaya çalıştı. Sonuçta tanımadığı bir yabancı belki sıkıldı filmden ve devamını izlemek istememiş olabilirdi. Bir kaç dakika daha geçti. Film ilk yarısından daha heyecanlı ve akıcı şekilde ilerliyordu. Arkasına yaslanıp bacaklarını ileri uzatmıştı ki karanlığın içinde bir siliütin yanında olduğunu hissetti. Önce ürperdi, beyaz perdeden yansıyan ışık artınca adamın geldiğini anlayıp geçmesi için izin verdi.
-geç kaldınız!
-girişi karıştırdım...
-anlamadığınız bir yer olursa filmden sonra size anlatırım...
dedi kadın. sustular sonra...

Film bitti. Salondakiler ayağa kalkıp çıkışa doğru yönelmeye başladılar. kadın da adam da sanki diğerinin önce kalkmasını bekler gibi hala hareketsiz oturuyorlardı koltuklarında. Filmin jenerik müziği salonu doldururkenkimse dinlemiyordu onlardan başka. filmi izlemişler bitmişti. daha fazla orada durmanın bir anlamı yoktu, kadın ve adam dışında. Salonun çıkış kapısının önündeki azalırken kadın:
-teşekkür ederim.
-ne için?
-bu filmi izlemeyi uzun zamandır bekliyordum sayenizde izledim.
-teşekküre gerek yok, şimdi izlemeseydiniz başka zaman izlerdiniz. o yüzden önemli değil.
-evet her zaman izlerdim ama ben şimdi izlemek istiyordum ve sayenizde izledim. o yüzden tartısmayalım lütfen bunu.
-nasıl isterseniz, şimdi müsadenizle size iyi akşamlar dilerim.
-iyi aksamlar...
............

Adam sinema salonunun içindeki klimayla soğutulmuş havasında rahatsız olmuş, bir an önce kendini dışarı atmak ister gibi hızlı adımlarla çıkış kapısına yöneldi. Salondan çıkmasıyla birlikte alışveriş merkezinin kalabalık sıcak havası yüzüne çarptı. boğuluyormuş gibi hissetti bir an. Başı dönüyordu, günlerce evinin konforuna alışmış biri için bir anda bu kadar insan içine girmek fazla gelmişti bünyesine. makyaj malzemeleri satan dükkanların önünden geçerken bir kitapçı gördü ve içeri girdi. Uzun zamandır okumayı planladığı ve her zamanki gibi planladıklarını ertelediği bu yüzden belki de yazmakta zorlandığını kendine itiraf edemiyor olsa da şimdi o kitapların dizildiği rafların önündeydi. Kendi cümlelerini düşündü, kelimelerini... Bir kapağın ardında ciltlenmiş hallerini düşündü, başkaları tarafından okunduğunu.Bu raflarda kendi sözlerinin de olduğunu ve başkalarının dokunduğunu. istediği bu muydu? yazarken içinden gelen on binlerce kelimeye can verirken gerçekten okunmak mı istiyordu yoksa sadece o kelimelerin ağırlığından kurtulmak mı? Dokunduğu kitapların yazarlarını düşündü, onlar okundukça hafiflemişler miydi? Sanki dokununca canını yakan bir şeye dokunmuş gibi aniden çekip elini başını öne eğip dışarıya yöneldi.Kitapçıdan dışarı çıkacakken önüne birinin geldiğini hissedince yana çekilip durdu. karşısındaki hareketsiz yolunu kapatıyordu bir süre daha bekledi. karşısındaki de bekliyordu. Diğer kapıya yönelince az önce karşısında duran kişinin de o tarafa yöneldiğini farkedince başını kaldırıp yüzüne baktı. Birlikte filmi izlediği kadını bu ve gözlerinin içine bakıyordu sorgular gibi.
-afedersiniz çıkmam gerekiyor!
-çıkabilirsiniz tabi ki, buyrun...

kadın bir adım kenara çekildi. adam kararsız bir kadının yüzün bakıyor, gözlerini gözlerinde hissedince başını önüne eğiyor sonra yeniden bakıyordu. o an çıkıp gidebilirdi, neden çıkamadığını yıllar sonra yazabilecekti, henüz bilmiyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder