15 Haziran 2016 Çarşamba

Bilinç'ötemden yansımalar-7

Yeni bir güne uyanmak için, uyumak lazım şimdi.

Hayatın bana hazırladığı sürprizlerden habersiz, alsın o sürprizlerini bir tarafına soksun şimdi!

Daha talihsiz nasıl olabilirim sorumu hiçbir zaman yanıtsız bırakmadığın için teşekkür ederim...

Bazen hiç yorulmuyor musun diye düşündüğüm oluyor. Her defasında daha zinde karşıma çıkıp, düşüncelerimi bedenime eziyet etmek için kullandığın için de teşekkür ederim!

Bazen fazlasını kaybetsem de, en azından kazanmış olmak için, evet kaybettim ama biraz kazandım demek için kandırdım kendimi. Vazgeçmiyeyim diye, susuzluktan ölmek üzereyken dudaklarımı ıslattığın için minnetarım sana... Ölürsem eğlencen bitecek öyle değil mi?

Heyy Tanrım! Yüce Tanrım!
...
Yok bir şey efendim.. Sadece, sadece hala orada mısınız diye merak ettim de... Kusuruma bakmayın...

Lutfettiğin güzelliklerin nedeni, onları kaybettiğim zaman, düşünüp daha çok üzüleyim diye miydi? Tebrikler! Bunu da başardın...

Kaybetmek değil de, biliyor musun en çok ne koyuyor, biliyorsun tabi ki bu yüzden tanrı diyoruz sana. Kıl payıyla kaybettiğini bilmek koyuyor insana... Kabul ediyorum, diğer herşeydeki gibi bunda da çok iyisin...

çaresizliğimizi yüzümüze vurmana gerek yoktu. Zaten biliyorduk acizliğimizi. Anlayamadığım, neden? Öğrencisini yetiştirmek için kağısını penceresini sildiren, her türlü ameliliği yaptıran karate ustasından farklı bir yöntem kullanmanı beklerdim senden. Yanlış anlama temizlikten utanmam. Ama temizlediğim yerleri yeniden kirletmeseydin keşke...

öyle tuhaf bir durum ki bu, şimdi senin canın sıkılsa söylediklerim yüzümden, fişimi çekeceksin. Sonra yaptıklarımın cezasını vereceksin. Hiç bir şekilde seçme şansım olmadığı halde bunun adına özgür irade diyeceksin. Çoktan seçmeli cevapları olan sorular soruyorsun bana ama cevap şıklarının doğru olmaması çokta umurunda değil. Cevap vermesem yanlış kabul edeceksin. Ama bunların hepsi kurgu tabi ki. Hepsin de bir hayır vardı. Hayırsız olan bendim. Buna da kabul... Şimdi tek yapabileceğim eyvallah demek...
İroni değil mi? Eyvallah derken bile sana gelmem...

ne isterdim biliyor musun? Biliyorsun tabi ki... Diğer kullarına bahşettiğin gibi, sorgulamadan, düşünmeden inanabilmek... Keşke bana bunları düşünme, yoksa cehennemde yanarsın dediklerinde onlara inanıp düşünmeyi bıraksaydım. Kör bir mümin olmak isterdim. Senin korkunla ehlileşip, huzur bulmak...

her neyse... ne dersem diyeyim, sabah uyandığımda bıraktığımız yerden devam edeceğiz... benden daha önemli dertlerin olmalı, seni de anlıyorum aslında. 7 milyar yarattığın arasında, neler neler var. Ben kendi açımdan bakıyorum. Senin de işin zor... Hepsini mutlu etmek gibi bir zorunluluğun da yok.

şimdi bu mübarek gece de, sanki diğer geceler değilmiş gibi, senin için yapmadıklarımı sıralayıp vicdan azabı çekmem gerekiyor biliyorum. Bu konuda da haklısın ve bu haklılığın sinirimi bozuyor.

ve sabah uyandığımda şimdi yazdıklarım için pişman olacağım. Canını sıktığım için... Gercekten sıkıldı mı canın? O kadar önemsiyor musun beni? Sen önemsediklerine hep böyle mi davranırsın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder