20 Haziran 2016 Pazartesi

baba, geldin mi?

baba!
geldin mi?
elinden tutup,
çocukluğumu da getirdin mi?
yağmurları dindi İstanbulumun,
yine de sen
botlarımı getirdin mi?

hala hayattayım bak,
başka istanbul yok diye yazmıyor artık afişlerde,
aşkı serbest bırakmışlar
üzüldüğümde umursamıyorlar,
sevindiğimde dönüp bakmıyorlar
herkes kendi derdinde,
pencereden boşaltsam kül tablasını,
kimse küfür etmeyecek mesela...

baba,
geldin mi?
neler yaşıyordun çocukken,
neler gördün anlatsana biraz...
güneşli günlerim arttı benim,
ama çatık kaşlı insanların yerini
umursamaz bakışlar aldı
artık neredeyim biliyorum
çocukluk korkularımın yerini
büyük yalnızlığım kapladı

sevgilim bekle demişti ya,
sormuştum sana
bir sevgili ne kadar beklenir?
öğrendim baba...
sevdiğin kadarmış,
kalbim büyüdü ama,
beklemek yalanmış...

baba!
aşık olmuşsun sen,
neden benden sakladın?
bende olmuştum.
yollarımı kaybettim onu ararken
inandığım insanları
onu gördüğüm zaman
bir uçurumdan atlayıp uçmak isterdim ya,
neden gelip tutmadın beni?

baba!
neden tutmadın hiç oğlunun elinden?
yalnız yürümek önemsenmiyor artık,
ve kimse ağlayan bir çocuğa neden diye sormuyor
sen hiç ağlamadın mı?

baba!
neden 'seni seviyorum' demedin kimseye?
bu kadar mı zordu söylemek?
bu kadar mı korkuyordun?
'seni seviyorum' dememden...
babanda söylememiş sana,
annem de bana...
kimden esirgedik?
söylemediklerimizi taşıyoruz yıllardır.
susmayı senden öğrendim ben,
şimdi  elini öpmek için
elimi uzattığımda şaşırıyorsun ya,
korkma,
seni seviyorum demeyeceğim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder