22 Kasım 2016 Salı

Bencillik...

sıradanlık bürünüyor zamanla
o çok olsaydı'lar
olabilirdi'ler birbirine karışıyor
gölgesi düşüyor
başka gövdelerin
aklına
direnmek hiç bu kadar zor olmamıştı
bilmiyorken varlığını
gidebilmelerin
uyanmak kadar yakın olduğunda
klientalist toplulukların
girmesi gibi koynuna
kendi yarattıkları augustinus'ların
subliminal sözlerimin
çağların gerisinde kalması
ve inanılası zor
katlanılası güç
sevmesi karışıyorken
rakı şişesine sarılan gazete kağıdı kıvamında inceliği
kırılmamak imkansız
ne zaman düşsen
dizlerinin üzerine
hangi ressam çizecek?
bulutlanmış gözlerini...
ve karışıyorken
gerçeğine buz gibi hayatın
hangi terzi biçecek?
bacaklarını saran diz üstü eteğini...
her gece üzerine ekliyorken
söylemediklerini
devlet memuru resmiyeti bürünüyor
sabah mesaisi başlamış
rutin kabullenmeler arasına sıkıştırıyor birisi
'bizim için hallet'lerini...
akşam oluyor sonra
hadi kalk gidelim telaşı
eskimiş çiçek pasajı
şimdi gitsen
kapısında seni tutup kolundan
içeri atmak için bekleyen
ağzındaki yavşaklık
hareketlerinde ki içtensizlik
içi geçmiştir belki
önyargımızı kapının dışarısında çıkaralım lütfen
çıkarken alırsınız yeniden
o kadar içtikten sonra
hala istiyorsanız eğer....

ne söylüyordum,
sıradanlık diyordum...
kuantum fiziği bilmeye gerek yok değil mi?
davranışlarımızı açıklamak için...
az sonra kıvrılıp kollarının arasına
kokunu içime çekerken
bazen diyorum
dünyanın tüm bağımlıları
bilseydi kokunun etkisini
kurtulurdu kötülüklerden...
iyi ki bilmiyorlar diyorum
bencillikten....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder