27 Ekim 2016 Perşembe

umut...

kaldırım taşlarını sayardı yürürken.
tek sayı çıkarsa eğer,
görecekti onu...
çıft olursa geri döner
yeniden sayar.
aklı kabul etse de
içine sığmazdı bazen
başına gelecekler.
onunla karşılaşamama düşüncesi
midesiyle ciğerleri arasına
baskı yapar
nefes aldıkça yakardı canını.
yeniden başlardı oyuna,
her yenildikten sonra
bu sayılmaz! bir daha oynayalım!
diyen çocuklar gibi
zaman geçer,
o kırmızı tramvay aynı kırmızı
o gidip geldiği yolda ki raylar
hala kar yağdığında buz gibi
tam üzerinde dengede yürümek sanki marifetmiş gibi
yürürdü
olurda dengesi bozulup sonraki adımı
yan tarafına basarsa
cezalandırırdı tanrı onu
o gün karşılaşamazlardı...
düşecek gibi olurdu
yavaşlar adımları
aksilik bu ya
o kırmızısı değişmeyen tramvayın
yazın bile soğuk olacağına karar verdiği
rayların üzerinden ona geldiğini duyar
kenara çekilse
onunla o gün karşılaşamaz
çekilmese
kırmızı tramvayın içindeki yolculardan küfür yiyecek
neyse derdi içini çekerek
ilerideki simitçinin yanına kadar yürüsem
yetecek
parmaklarının ucunda hızlanırdı
son an da atardı kendini yan tarafa
göz göze gelirken
tramvayın cam kanarında oturanlardan bir kaçıyla
elini kaldırır
'pardon' der gibi
demez ama
daha önemli dertleri vardır onun
o gün onunla karşılaşamama gibi...

bazen yanında yürüyenlerle yarışırdı
ama çaktırmadan...
bir kaç metre ilerisinde yürüyen birini gözüne kestirip
trafik ışıklarına ondan önce gelirsem eğer
gelebilirsem
onunla bugün karşılaşabilirim!
hızlanırdı adımları
önündekine yaklaştıkça mesafe kısalır
emin olamaz
kaybedecek belki
bir heyecan, damarlarında adrenalin,
ne kadarda hızlı yürüyormuş adam
yakınmaları uğuldar içinde
ama yine de yaklaştıkça
umutlanır
biraz daha zorlar kendini
onu görecek ya sonunda
son an da
son adımında geçer önündeki ni
soluk soluğa
tamamdır artık
madalyada gözü yok
gönlündekini görecek ya
nasıl mağrur
mutlu
geçtiği adam ters ters bakmış
belli ki o da kazanmak istemiş
belki o da biriyle karşılaşmak için
yarışmış onunla
neyse
istediği kadar kızsın
daha hızlı olsaymış!

o gün tüm sınavlarını başarıyla tamamlamış
sonra geçip karşısına
dış cephe boyası açık mavi renkli
ama ne kadar boyasalar
altmışından sonra makyajı ne kadar saklarsa kadının
ihtiyarlığını
öyle eskimiş binanın
kaldırımına oturmuş
o gün karşılaşmayı haketmiş onunla
sıkılmış beklemekten zaman zaman
ama bu da bir sınavdı belki de
sıkıntısını belli etmezse
onunla karşılaşana dek
karşılaşabilirmiş
beklemiş
yolun diğer tarafındaki kaldırım taşlarını saymaya çalışmış
net göremeyince sayıyı karıştırmış
yakından bakayım diyecek olmuş
ya olduğu yerden ayrılınca
karşılaşamazsa onunla
ayrılmamış
saymayı da becerememiş
batırdım demiş herşeyi
gelmeyecek
o gün yarıştığı adamı görmüş karşı kaldırımda yürürken
ondan rica edeyim de
saysın benim yerine
ne de olsa bir hukuku var artık
bir yarışa girmişler
centilmen iki sporcu gibi tamam kaybetmiş
ama önemli olan yarışmak değil miydi?
seslenecek gibi olmuş
adam hızlı adımlarla uzaklaşmış oradan
belli ki antrenman yapıyor
yarın geçmek için beni
diyerek çıkarmamış sesini

beklemiş
kararmış hava
sokak lambaları yandığında
özellikle mi yakıyorlar bu lambaları?
benim gibi yalnız bekleyenleri
ifşa etmek için belki diye
söylenmiş
doğrulmuş oturduğu yerden
açık mavi renkli dış cephe boyasıyla ihtiyar binanın
gözleri açılıyor gibi
odalarına yanmaya başlayan ışıkları
sonra
kapanan göz kapakları gibi
çekilen perdeleri
görmezden gelinmek böyle bir şey mi?
kimin umurunda?
Sana diyorum ey ihtiyar,
orasını burasını boyamış
köhne bina!!!
görmezden gelsen de beni
karşılaşacağım onunla!
arkasından geçen bir ihtiyar
ters ters bakmış
demek ki, demiş kendi kendine
görmezden gelinmeyecek bir adam değilmişim ben...
gurur duymuş kendisiyle
onunla karşılaşmaya hazırmış artık

ihtiyar binanın kapısı her açıldığında
sanki ona birşeyler söyleyecekmiş gibi
dikkatle dinlemiş
birileri girmiş içine
birileri çıkmış dışına
ondan başka herkes girip çıkıyor
ne kadar fahişesin sen biliyorsun değil mi?
neden onu bana vermiyorsun?
bugün bütün istediklerini yapmadım mı?
ne bekliyorsun!
yükselince sesi
yeniden açılmış köhne binanın ağzı
sanki küfür eder gibi
bir adam
ve ardından köpeği
kusmuş dışarı...
adam neyse de
köpeğin o alaycı bakışları
canını sıkmış
çömelmiş olduğu yere
karşıda ki kaldırım taşlarını sayamadım diye mi şimdi bu tavrın?
artık hiç sayamazmış
kabullenmeye çalışmış
onunla karşılaşamayacak bugün de
bundan önce ki
on dört senede
karşılaşamadığı gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder