31 Aralık 2015 Perşembe

kar...

öfkelenmiş gökyüzü.
söylenip duruyor kime belli değil.
belki bir uzay gemisidir bulutların göremediğimiz tarafında gizlenen,
ışıklarını kapatmış,
motorlarının gürültüsüdür,
gökyüzü söyleniyor diye kendimize uydurduğumuz.
saçma değil mi?
gökyüzü kime kızacakki?

uzaylılar olmalı,
yeşil derileriyle,
kocaman siyah gözleri,
konusurlarken dudakları hareketsiz,
ses telleri yok sanırım,
konuşsalar duyardık,
bu yüzden saklanıyorlar bizden,
anlayamayacağımız için,
saçma geleceği için,
suskunlukları...
dinlemeyeceğimiz için...

neden kar taneleri beyaz?
hüzün yağıyor asfalta,
ayaklarımın altında ezilen yalnızlık.
tek başına uyumaya çalışmak,
üşürsen şimdi,
kim ısıtacak seni?
düşüncesi,
donduruyor iliklerimi...

tek oda, tek mutfak, tek banyo...
tenceresi bile yok öyle öğrenci evi.
dağ başı belki,
yürüsen yorulursun,
beklesen gelmez arabası...
avucumda küçük eli,
bakışlarını saklar benden,
baksam,
yüzünü gizler,
başımı yaslasam göğsünün sol tarafına,
heyecanlanır...
sonra ürkekçe uzanır,
dokunur saçlarıma,
okyanusun kenarında,
ahşap bir ev olur,
kapısını aralasan,
deniz kokar odanın içi,
ve teni dokunulası,
öpülesi dudakları,
şimdi üşüyorsa,
düşüncesi,
iliklerimi dondurur...

kim kızdırmış gökyüzünü?
böyle öfkeli söyleniyor...
uzaylılar da gelmiyor çoktandır,
saçmalamak için ihtiyarladım belki de,
dinlemek için,
geç mi kaldım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder