4 Mayıs 2014 Pazar

vasıfsız aşık...

aşkın 'e' halinde gibi,
toprağa düşünce filizlenen gül fidanı,
ve uyandığın kabuslardan arta kalan,
alnından damlamaya hazır ter damlaları...

ne tamamlanabiliyor sonuna nokta konunca bu satırlar,
ne de üç noktayla geniş zamanlara sarkıtılıyor,
mutluluk anları...
hep bir yetersizlik,
hep bir güven kaygısı,
duymak istediğimiz en büyük yalanı sevdiklerimizden bekleriz.
belki de ihanetin büyüklüğü kadar,
kendimizi büyük görmemiz...

ne sırtından bıçaklanabilecek sezar gibi olabildik,
ne de elinde bıçağı tutan brütüs!
ne bir arenanın kumları arasına saklandı kalbimiz,
ne de paslı bir zincirle tutturuldu bileklerimize...
hala bir alışma çabası,
kendi söylediğimiz yalanların peşinden giderken,
hep sonunu merak ettik bu filmin,
sanki biz yazmamışız gibi hikayesini...

şimdi ekleyemiyorum üstüne yaşadıklarımın.
çıkaramadığım gibi aklımdan,
saatleri belirlenmiş bir sevdanın,
gelip giderken kart basan işçileri gibiydik.
ay sonunda geç geldiği dakikaları sevdasından düşülen...
mazeretsiz üç gün işe gelmedi diye,
planlanmıs bir sevdanın sofrasından kovulan
ve hala hiç bir yasa tarafından
güvence altına alınmayan,
kaçak çalısan işçileriydik.
asgari sevgi karşılığında,
ilk gördüğü kız çocuğuna tutulan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder