19 Temmuz 2016 Salı

Bilinç'ötemden Yansımalar-10

çürümüşlük hissi damarlarımdan bütün bedenime yayılıyor her geçen gün, biraz daha, biraz daha keskin tavırlarıyla. Beynimin bu durum karşısında tepkisiz kalmasını anlayamıyorum. belki de hoşlanıyordur bu teslimiyetten. Şİmdi gereğinden fazla uzattığım ve dilbilgisi kurallarından olabildiğince uzakta kurduğum bu cümleleri, bir gün yeniden okuduğumda ki, bundan sonra okurmuyum emin değilim, bedenimde ki bu çürümüşlük hissini anlatma şeklini beğenecek miyim bilmiyorum.

beğenme ve beğenilme hissizliğim, duygularımın her geçen gün biraz törpülenmesi sonucunda empati kurabilme yeteneğimin de kaybolduğunun farkındayım. Ama bu durum çektiğim acıları azlatmak yerine katlayarak arttırıyor sanki. İnsanları anlamaktan yoruldum. Eskiden anlamaya çalışırken yorulurdum ama sanırım o günler iyi günlerimmiş. Şimdi akıllarındaki ve kalplerindekini gördükçe biraz daha soğuyorum bu dünyadan. Kim bilir belki de bunların hepsi birer işarettir, doğru yola girmem için artık.

dolduğumu hissediyorum. Her yeni gün biraz daha üzerine yükleniyor eksiltemediklerimin. Neyi eksiltmeye çalışıyorum ki? Zaten elimde hiçbirşey kalmamışken, sahte heyecanlar üretip aklımın girdaplarında, sonra bu girdaplara kapılıp dibe iniyorum. İşin kötü yanı, vardığım bu dip noktasında gereğenden fazla kalmış olmalıyım. Çünkü yeniden yukarıya çıkmayı ve sonra yeniden inmeyi göze alamıyorum. Aklımı uyuşturmak ve düşünmemek için bulduğum yollarında bir süre sonra yetersiz gelmesi nedeniyle, artık yazmak yerine susmayı tercih edebilirim. Belki de mütemadiyen tekrarlanan sabit eylemlerim olmadığı için hayatımda, bu kadar dengesiz ve melankoliğimdir. Neyse ki şizofrenlik halim şimdilik sadece yazdıklarımda kendini gösteriyor. Yoksa iyice çekilmez bir hal alırdı yaşantım. ve yaşantımla ilişkili diğer yaşantılar...

Yaşantı kelimesi biraz küçümsemek gibi bir ifade aslında. Yaşantıydı bitti.  Oysa hayat demek çok geniş kapsamlı, daha zengin, daha varlıklı. Belki de hayatın küçük bir kısmını yaşadığımız için biz bahsederken konudan 'yaşantı' demeyi tercih ediyoruz. Bilinçaltılarımız bizi genelde yanıltmaz, biz onları yanlış anlarız. Bilinç ötemizde olanlara pek bulaşmamayı tercih ederiz. Çünkü orası biraz zehir içerir. Kanına karıştığı andan itibaren kimse eskisi gibi kalmaz.

mucizeler beklemekten yoruldum. Sanırım bir çoklarının ki gibi benim hikayemde içinde mucizevi olaylar içermeyen sıradan bir hikaye. Ve sanırım ben de bir çokları gibi o mucizevi olayları bekleyerek ömrümü tüketiyorum. Oysa nasıl da dışarıdan bakınca kendimi herkesten farklı görürdüm.. herkes gibi...

kanımda ki alkol oranları düştükçe gerçeklere yaklaşıp yüzleşmek, alkol oranlarının artmasıyla yeniden bir hayal dünyasına yol almak ve bu git-gel'lerden sonra herkes kadar sağlıklı ve normal bir yaşantıya sahip olmak... Tuhaf, belki de bu tür beklentiler içinde olmak yoruyordur insanı. Oysa bir vapurun yan tarafında oturup, bir sigara yakıp, martı çığlıkların dinlemekte yeterdi insana. Ama artık öyle vapurlarımız da kalmadı bizim...Her geeçen gün insanların sıradan isteklerini hayal haline getiriyorlar, bir süre sonra kimse istememeye ve sadece hayal dünyasında yaşamaya başlıyor. Umutsuzluk hissi sanırım sadece benim damarlarımda akmıyor. Bunun farkına varan bir kaç kişiden biri olmak, kimseyi daha iyi yapmıyor. Ve bunu bilmekte bir fark yaratmıyor.

netice olarak bilinçötemden yansıyanların, pek iç açıcı olmadığı konusunda hemfikiriz sanırım. En iyisi biz bilinçaltımızın gerçekleriyle mutlu bir yaşantı deneyelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder