22 Kasım 2015 Pazar

geçer mi susunca?

kırmızı çiçekler ekiyorum içime.
aklımda mavi düşünceler,
sarı ışıkları altında,
yanıyorum güneşimin.
sanki uzansam dokunacağım,
dokunmasam akıp gidecek koca bir nehir,
zaman durmayacak,
içimde ki bu huzursuzluk,
ertelenecek başka yarınlara
soğuk rüzgarlı günler,
başka buluşamamalara tanık olacak,
kalabalıklar yine akıp gidecek kaldırımların üzerinden
farkına bile varmayacaklar
yüklenen anlamlara
ve heyecanlı ihtiyar adamlar
yeni satırlara taşıyacak
yeni sancıları...

kimi düşünsek şimdi,
uyuyordur değil mi?
kimi düşlesek,
olmayacak hikayelerin başrolünde,
film bitse de gitsek diyor sıkılmış kız,
film bitse de
yerleri süpürsem diyor
ihtiyar adam
film bitiyor,
kız önde yürüyor,
ihtiyar adam duruyor
ve hayat devam ediyor
yeni bir hayal kırığı,
eski bir hayata yama oluyor...

uyanacak bir gün daha,
sığmıyor kalbine,
taşınmış yeni bir eve,
eski eşyalar
yakasını bırakmıyor...
çok alıngan
rüzgar esip kapıyı çarpsa,
hayattan biliyor,
ne çok yüzüne çarpılmış,
çirkinliği,
şimdi kim güzelsin dese,
ardından yeni bir ironi bekliyor,
sahi,
güzel miyim ben?
hadi canım sende!
onlar çirkin demeyi beceremiyor...

çok seversen geçer mi?
çok sevilirsen,
soğuk bir istanbul akşamı
üşütmez mi?
neresine koyuyorsun bu aldanışları içinin?
etkisiz hale getirmeye çalıştıkça
elime yüzüme bulaşıyor
çok mu seviyorsun beni?
geçer diyorum,
sonra rüzgarına bırakıyorum
geçer dediklerimi
geçmiyor...
üç çekmeceli sehpanın,
alt gözüne bırakıyorum,
yıllar geçiyor,
hala seviyor musun?
tamam şaka de,
gülüp geçelim,
içim sızlar bir süre,
sonra alışırım,
sonra,
anımsar güleriz,
sevdim lan seni de,
bir zamanlar,
sen inanmadın de,
iki yabancı gibi,
ayrı yataklarda yatarız...
uyumayız belki,
yani ben uyumam da,
sen uyursun belki,
söyledin ne de olsa,
ben söylemedim.
bilirsin,
en çok sustukları uyutmaz insanı.
en çokta,
yıllar önce,
çekmecede sakladıkları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder