27 Mayıs 2015 Çarşamba

özlemek, beklemeyi hafifletir mi?

içince çok konuşmak,
ayıkken çok susmaktan
daha mı kötü?

kahraman olmaya değer mi?
sıradan bir adam olmak varken...
o anlamı yükleme bana!
ansızın çekip gitmek varken...

bir bar taburesi üzerinde
kulaklarımda uğuldamalar
duymuyorum
konuşuyorum yanımdaki kadınla
anlamıyorum
kanımda belli belirsiz yalnızlık emareleri
elime dokunan eli
hissetmiyorum

ten pazarında düş satıyorum...
mutluluk verip karşılığında,
özlenmek alıyorum...
bir gemi kaptanı kadar mutsuzum şimdi,
her 'kimbilir? sorusunun,
cevabının 'ben' olmasından...

sessiz bir isyankarlık geçiyor gözlerinden.
sussan olmayacak,
söylesen,
hiç olmayacak...
hangisi daha mantıklı?
sığmıyorken aklına,
sabaha bırakıyorsun bu hesaplaşmayı...
sanki sabah,
daha iyi bir savunma avukatı olacakmış gibi,
yaptığın hatalar karşısında,
avutacak içindeki serseriyi....

şimdi sensiz bir geceyi avuçluyor ellerim.
göğüslerinin diriliğini hayal etmek varken
uzanıp bir sigara daha alıyorum paketinden
yanmak değil de,
her gece yanacağımı bilmek
canımı sıkıyor bu kadar
sönmek bir kadının teninde
hafifletir mi günaha girmenin bedelini?

nasıl da bırakıyorsun kendini kollarıma, sözlerime, hayallerime...
her mutsuzluğumda üstleniyorsun yalnızlığımı,
her vazgectim dediğimde
en öne sürüyorsun kendini
benden de vazgec diyorsun,
beni de vazgeçir...
her sorumun cevabı sen olma!
zaten yeterince tutuyorsun beni,
ayakta...

bir son daha
yazılıyor satırlara
bir yalnızlık daha
dolduruluyor bardaklara
sen olmadan da kalabilirim ayakta
kalabilirim...
kalmak istemiyorum artık...
gitmekte olmalı
kapatır gibi hesabı
ödeyip
biraz da bahşiş bırakmalı tanrıya...

bir şehveti avuçluyorum bedeninde
aklımın almadığı bir sevişmeyi
gecesinde yanmak umurumda değil
darmadağın bir hayatı
üzerime oturmayan takım elbise gibi
her sabah yeniden giymekten yoruldum
vazgeçsem diyorum
geçtiğim yerden tutuyorsun beni
olur olmaz aklıma düşüp
sarılıyorsun...
sanki sarılınca,
geçecekmiş gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder