23 Nisan 2014 Çarşamba

senden sonra...

içime kapanıyor kapılar.
akşam oluyor.
bir kadının ağlamsıyla kesiliyor akıp giden zaman.
ne garson farkında olanların ne de karşı masada oturan başka bir kadın.
masaya damlayan gözyaşları.
bir iç çekişle kırılıyor yansımalar.
bunun gerçek olmadığı öyle bariz ki!
ne kadar uzağa atsan yakına düşüyor,
ne kadar unutmak istesen aklına.
eski bir şarkının kafiyeleri arasında sıkışırken,
söyleyemezken,
sen yine olduğun gibi kal,
benim için sakın değişme...
alıp başımı gidebilir miyim?
ya da ne kadar gittikten sonra,
kendime kalırım,
senden sonra.
ne kadar yalnız kalır insan?
senden önce,
kayıt altına alınmamış hatıralarım.
şimdi bir kafiyenin ince esprisine kurgulu,
olan biten.
ya da olmayan, bir türlü bitmeyen bu yoksulluk.
üstümde biriken bu ölü toprağı.
bu senden sonra kendimi tatmin edişlerim,
seni aldatmak için kendimi kendime sunuşum,
bu kısır döngü.
bu sen olmazsan, ben tamamlanamam kaygısı.
sen gelirsen bahar olur.
açıkçası ne bahar ne kış umrumda olmaz!
sen gelirsen,
kıskanır tanrı...
gelmezsen hükümlerimin tüm hafifletici unsurlarını inkar edişim.
çarptırıldığım cezalardan merhamet dilenişim yalan!
gelmezsen diye hazırlığım yok,
sahip olduğum aklım,
gelirsin diye yazıyor bunca zaman.
başka bir kayba ermiyor artık.
ne tehlike anında camları kırabiliyorum
ne de
yangında ilk kurtarılacaklar listesine alabiliyorum,
seninle kurulan hayalleri...
ne bir sigorta şirketi alıyor sorumluluğu,
ne de tanrı önemsiyor
sen gittikten sonra başıma gelecekleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder