17 Nisan 2014 Perşembe

n'olur dokunma deme bana!

dokunma bana! dediğinden beri,
aklımda bir intihar çığlığı.
seni aklımdan çıkaramadığım gibi,
öğrenemedim, sana dokunmadan yaşayabilmeyi.
ne gidebiliyorum alıp başımı,
ne de kalabiliyor,
durmadan başıma kakıp
dokunma bana! deyişini...

söyle nasıl kalır bir insan?
bu kadar isterken seni,
hangi mazeretin ardına sığınır, saklar gözlerini.
uzanılıpta dokunulamayan suyun üzerindeki yansıma gibisin.
hani işime gelmediği için,
gerçeğinden ayırmadığım,
işime öyle geldigi için
gerçek sanıp tutulduğum.
dokunma bana! deme artık.
içime kanıyor yalnızlığım.
dudaklarımı ısırıyorum susamadıklarım yüzünden.
avuçlarımda karalanmış, buruşturulmuş sevda yeminleri.
uzun süredir akmayan bir nehrin,
kuraklığında bekliyorum.
geri alamadığım için inkar ediyorum durmadan,
başka çarem kalmadığı için,
utanmıyorum kendimden.
kaybedeceklerimin azlığıyla eşit özgürlüğüm.
seni kazandığımdan beri
sesimi bile yükseltemiyorum yazarken...
yorgunluğum aşktan değil,
çıkmaz sokaklarda kaybolmaktan.
ne senin tarifini alabiliyorum tanrımdan,
ne de yaşam kanıtlarını...

bugün senin gezdiğin sokaklardaydım.
senin sahilinde,
senin denizinde,
senin güneşinde...
hani senin 'paylaşacak bir şey kalmadı!' dediğin,
birlikte başka bir gerçekliğe soyunduğumuz.
senin, göğün kırmızısına bakışın,
benim,
senin akşamının karanlığında beklediğim.
kelime oyunlarını özledim.
ne gelişine hazırlamıştım kendimi,
ne de gidişine sigortalıydı
içimdeki buzdan kuleler...
her yıkılışımın sorumlusu sensin!
hayatımın değersizliğinin,
aldığım her nefesin,
verdiğim yerlerin,
gördüğüm insanların ve dahası,
senden sonra renkleri solan bu çiçeklerin...
çektiğim her acının sorumlusu sensin!
yanıldığımı biliyorum,
ama seni yanımda tutmak için
bundan başka yapabilecek bir şey gelmiyor elimden...

git simdi...
ne olur 'dokunma bana!' deme.
canım yanıyor duydukça.
bir yabancının tercümanı gibi hissediyorum kendimi.
ve çevrilemiyor asılsız sevda sözleri.
açıklayamadıklarımın altında kalıyorum.
bir süredir kimse enkazımla ilgilenmiyor...

duyduklarım, gördüklerim senin olsun,
ben,
senin sıradan bir günde
evden çıkış saatini bilmeyi özledim...
sokakta yürürken bana mesaj yazabilmeni,
denize bakarken aklında olduğumu bilmeyi,
akşam eve dönerken yapacaklarını,
ve tam olarak saat kaçta,
uyuyakalacağını bilmeyi özledim...
hissettiklerim, bildiklerim senin olsun!
ben,
senin yarın sabah uyandığında,
aradığın olmayı özledim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder