13 Nisan 2014 Pazar

kayıp mektuplar-22

yazamadığım zamanlarım...
hani çok sevdiğin limonlu ya da portakallı dondurman vardır. bir külahtır ama, ne fazla ne eksik, sonuna gelirsin. bitmesin istersin. daha küçük ısırırsın, hatta sadece koklarsın. damağındaki o tuhaf tad geçmesin, ama olmaz! sonra koyverirsin hepsini birden atarsın ağzına br güzel yutarsın. sonra hayat devam eder.

yazamadığım zamanlarım yok aslında, yazmadıklarım var. bir süredir yazmamaya bağladım kendimi. ipimi çözdüğüm zaman, yırtık bir uçurtma gibi hissediyorum artık. belki de sırf etkisi artsın diye, iftardan hemen sonra üst üste iki sigara birden yakıyorum...

yazmamak için yaşamamayı, yaşamamak için hissetmemeyi programladım aklıma. dokunuyorum ama her şey parmaklarımın ucunda. söylüyorum ama her şey yalan! sorumluluğunu almadığım bir evliliğe razı edilmeye çalışıyor gibiyim. Tanrı kuluna rüşvet teklif eder mi? kaderi, yolundan şaşmasın diye...

bir tasarım mucizesi değildim belki ama, tasarlanmışların içinde rastlantısal hataları olan bir eser gibiydim. şimdi senin içini yiyip bitiren, belki de bir süre önce bende aradığını bulamayandı. kimbilir,
belki de senin aç kalmasın diye peşinden koştuğun, benim aç karnımı doyursun diye, kendime tuttuğum metresimdi....

sende mi festival gibisin? seni düşünmelimi bilmiyorum.
düşünmediğim her an büyür aklımda. sponsor firmaların verdiği alkollü içeceklerin içindeki alkol oranı kadar bağlıyım hayata. şimdi katıldığım sensin diye mi, kör kütük sarhoş olmalıyım? gözlerimi incecik ufka yatırıp, hayal edemediğim bu kiraz mevsimi, içimi ısıtamadığım sevgili sözleri, üstünü örtemediğim kabus geceleri, anlatamadığı kadar anlayamadığım kelimeleri, susamadığı kadar söylediği...
gittiğinden beri hiç durmadan, içine çektiği nefesimi
özledim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder