7 Ocak 2014 Salı

susunca ben...

eski türk filmlerinden aşırma repliklerim.
sonu mutlu bitmese de,
montajda kesilip alınıyor mutsuzluk sözlerim.
birbirine düşkün iki fakir genci canlandıracak yaşları geçtik artık sevgilim.
belki de bu yüzden hastalıkların sahte tedavilerine,
bu kadar kolay paralar yatırmalarımız.

tadı kalmayan hayat değil.
belki de bizim tad almaya yarayan yanlarını ruhumuzun,
bir süre sonra kaybettiğimiz gibi,
işe yaramıyor artık deyip çıkarıp astığımız kapı ardına...

günlerdir zorluyorum kendimi.
yazabiliyor muyum artık diye.
yoksa öpülünce
büyüsü bozulan masal kahramanı mıydım?
öpüşlerinden geriye tebessümlerim kaldı yüzümde...
sen gittiğinden beri olur olmaz herşeye gülümsemem bundan.
ne zaman elime kalemi alsam,
kokunu içime çekip
aklıma gömüyorum teninin kıvrımlarını...
ne klavyem işe yarıyor artık,
ne de alkol.
ne kadar içersem içeyim,
ne el yazım düzeliyor,
ne de tasvir edebiliyorum güzelliğini.
öptüğünden beri,
bir masal kahramanının bozulan büyüsü kaldı yüzümde,
yazmayı unutup
hatırlayan konuşabilmeyi...

geçiyor mu gece dediğin bu kör karanlık?
zaman dolunca,
sabah olunca,
üstünü örtünce eskilerini sakladığın sandığının,
sandıklarının ötesinde nasıl da güçlüsün sokağa çıkınca,
gülümserken...
konuşurken ve kahkahanla süslerken yalnızlık duvarlarını...
öptüğün yerlerim sızlıyor şimdi,
özlendiğimi düşünürken.
olmayacak bir iş gibiydi,
olmadı...
üstüne gitmiyorum içimdeki yaralanmış zavallının.
hatta izin veriyorum artık,
seni özlediğini söylemesine
ve yazmasına
bozulsa da büyüsü
konuşmak yerine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder